اِذْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّكَ مَا يُوحٰىۙ
اِذْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّكَ مَا يُوحٰىۙ
اِذْ zaman zarfı, مَنَنَّا ‘ye müteallıktır. اَوْحَيْنَٓا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
إِذْ : Yalnız cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.
a) إِذْ mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.
b) إِذْ ‘den sonra muzari fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.
c) بَيْنَا ve بَيْنَمَا dan sonra gelirse mufâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.
d) Sükûn üzere mebnidir. Burada mef’ûlun fihdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَوْحَيْنَٓا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
اِلٰٓى اُمِّكَ car mecruru اَوْحَيْنَٓا fiiline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Müşterek ism-i mevsûl مَا amili اَوْحَيْنَٓا olan fiilin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası يُوحٰى ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur.
يُوحٰى elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
يُوحٰىۙ ve اَوْحَيْنَٓا fiilleri, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi وحي ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اِذْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّكَ مَا يُوحٰىۙ
Ayetin başındaki zaman zarfı اِذْ , önceki ayetteki مَنَنَّا fiiline muteallıktır. اِذْ ’in muzâfun ileyhi konumunda olan اَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّكَ مَا يُوحٰىۙ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ‘nın sılası olan يُوحٰى cümlesi, muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs ve tecessüm ifade etmiştir.
يُوحٰى fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef'ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef'ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
يُوحٰىۙ - اَوْحَيْنَٓا kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
اِذْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّكَ [Hani, annene vahyetmiştik] ibaresi ilham ile, yahut rüyada veya o vakitteki peygamberin diliyle, ya da melekle (peygamberlik vahyi ile değil) tıpkı Meryem'e vahyettiği gibi demektir.
Vahyolunanı, yani ancak vahiyle bilinen şeyleri, ya da şanı büyük ve önemli olduğu için vahyedilmeye değer ve ona halel getirmeyen şeyi demektir. (Beyzâvî)
Burada vahiyden murad, o zamanın bir peygamberine yapılmış vahiy olabilir. Nitekim "Biz, havarilere vahyettik." ayetindeki vahiy de bu kabildendir. Yahut melek vasıtasıyla peygamber olmayan bir kimseye vahiydir. Tıpkı Allah'ın (cc), Hazret-i Meryem'e vahiy buyurması gibi. Yahut bu vahiyden murad ilhamdır. Nitekim ["Rabbin, arıya vahiy buyurdu ki..."] (Nahl/68) ayetindeki vahiy de bu kabildendir. Yahut rüyada göstermektir. (Ebüssuûd)
Vahyedilen şey de, Hazret-i Musa'yı sandığa koyup Nil nehrine atma emridir. Vahyedilen şey, ilgi çekmek ve önemini vurgulamak için önce müphem olarak zikredilmiş, sonra açıklanmıştır ki, daha iyi hazmedilsin. (Ebüssuûd)