Enbiyâ Sûresi 103. Ayet

لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ وَتَتَلَقّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُۜ هٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذ۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ  ...

En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, “İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür” diyerek karşılarlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَا asla
2 يَحْزُنُهُمُ onları tasalandırmaz ح ز ن
3 الْفَزَعُ korku ف ز ع
4 الْأَكْبَرُ en büyük ك ب ر
5 وَتَتَلَقَّاهُمُ onları şöyle karşılar ل ق ي
6 الْمَلَائِكَةُ melekler م ل ك
7 هَٰذَا işte bu
8 يَوْمُكُمُ gününüzdür ي و م
9 الَّذِي
10 كُنْتُمْ size ك و ن
11 تُوعَدُونَ va’dedilen و ع د
 

Leqaye لقي : لِقاء kelimesi bir şeyle aynı anda hem karşılaşmak hem de onunla yüz yüze gelmek (onu karşılamak) demektir. Ayrıca bazen bu ikisinden her biri de ayrı ayrı bu fiille ifade edilebilir. Duyuyla, gözle ve basiretle idrak anlamlarında da kullanılır.

Tefe'ul babındaki تَلَقَى kullanımı karşılamak manasını ihtiva eder.

İf'al formu olan إلْقَاء ise bir şeyi daha sonra onunla karşı karşıya gelinebilecek bir yere atmak/fırlatmak iken sonradan her türlü atmanın veya bırakmanın yerine kullanılır olmuştur. Bu fiil (إلْقَاء) bir de söz, görüş, selam, konuşma ve sevgi göndermek için kullanılır. (Müfredat)

 Kuran’ı Kerim’detürevleriyle 146 defa geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri telâkki etmek ve mülâkattır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ وَتَتَلَقّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُۜ 

 

Cümle önceki ayetteki  اِنَّ nin üçüncü haberi olarak mahallen merfudur.

Fiil cümlesidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَحْزُنُهُمُ  merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir  هُمُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  

الْفَزَعُ  fail olup lafzen merfûdur. الْاَكْبَرُ  kelimesi  الْفَزَعُ nun sıfatı olup lafzen merfûdur.

وَتَتَلَقّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ  cümlesi atıf harfi  وَ ’la makabline matuftur.  تَتَلَقّٰيهُمُ  elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir.

Muttasıl zamir  هُمُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  الْمَلٰٓئِكَةُ  fail olup lafzen merfûdur.

تَتَلَقّٰيهُمُ  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi لقي ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.

    

هٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذ۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ

Cümle mahzuf sözün mekulü’l-kavli olarak mahallen mansubdur. Takdiri;  يقولون (diyorlar) şeklindedir.

İsim cümlesidir. İsm-i işaret  هٰذَا  mübteda olarak mahallen merfûdur.  يَوْمُكُمُ  haber olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

الَّذ۪ي  müfred müzekker has ism-i mevsûl,  يَوْمُكُمُ un sıfatı olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  كُنْتُمْ تُوعَدُونَ dir. Îrabdan mahalli yoktur.

كُنْتُمْ  sükun üzere mebni mazi nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  تُمْ  muttasıl zamiri  كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur.

تُوعَدُونَ  fiili  كُنْتُمْ ’nin haberi olarak mahallen mansubdur.  تُوعَدُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.

 

لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ وَتَتَلَقّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُۜ 

 

Bu ayet de 101. ayetteki  اِنَّ ’nin üçüncü haberi veya önceki ayetten bedeldir.

لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ  cümlesi menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ  ibaresi kıyamet gününden kinayedir.

الْاَكْبَرُ  mef’ûl olan  الْفَزَعُ  için sıfattır. Sıfat tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı  sanatıdır.

Aynı üslupta gelerek makabline وَ ’la atfedilen  وَتَتَلَقّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُۜ  cümlesinin atıf sebebi cümleler arasındaki ittifaktır. 

الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ [En büyük korku]’dan kasıt, sûra son üfürmedir, çünkü Allah Teâlâ, [O gün sûra üfürülür, göklerdekiler ve yerdekiler dehşete kapılır. (Nahl Suresi, 87)] buyurmuştur. (Beyzâvî)


 هٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذ۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ

 

Ayetin fasılası, takdiri  يقولون  (derler) olan fiilin mekulü’l-kavlidir. Sübut ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

الْمَلٰٓئِكَةُ ’den hal olan cümle, anlamı zenginleştirmek için gelen tetmim ıtnâbıdır.

Müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması, arkadan gelen haberin önemini vurgulamak içindir. Müsned, veciz ifade kastına binaen izafet formunda gelmiştir. 

هٰذَا  ile zamana işaret edilerek konunun önemi vurgulanmıştır. İşaret isminde istiare vardır.

Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

يَوْمُكُمُ  için sıfat konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي nin sılası olan  كُنْتُمْ تُوعَدُونَ , nakıs fiil  كان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir.  كان ’nin haberinin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يَوْمٍ ’nin muhatap zamirine izafet edilmesi, ihtisas ifade etmek ve menfaatlerinin bundan kaynaklandığını belirtmek içindir. (Âşûr)   

Son cümle olan  هٰذَا يَوْمُكُمُ , meleklerin sözleridir. 

Bunlar onların amellerini ve sözlerini yazan hafaza melekleridir ve işte bu melekler, o kimselere müjde vererek ‘’size vadolunan gününüz işte bu gündür!’’ derler, demektir. (Fahreddin er-Râzî) 

Bu ayet de sarahatle ifade ediyor ki kendileri için güzel akıbet takdir edilmiş olanlardan murad, kimilerinin dediği gibi özellikle Hz. Mesih, Hz. Üzeyir ve melekler değil fakat iman ve iyi amelleri olan bütün müminlerdir. (Ebüssuûd)