اِنَّ ف۪ي هٰذَا لَبَلَاغاً لِقَوْمٍ عَابِد۪ينَۜ
اِنَّ ف۪ي هٰذَا لَبَلَاغاً لِقَوْمٍ عَابِد۪ينَۜ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
ف۪ي هٰذَا car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. بَلَاغاً kelimesi اِنَّ ’nin muahhar ismi olup lafzen mansubdur.
لِقَوْمٍ car mecruru بَلَاغاً ’e müteallıktır. عَابِد۪ينَ kelimesi قَوْمٍ ’in sıfatı olup cer alameti ي ’dir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
عَابِد۪ينَ kelimesi, sülasi mücerredi عبد olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّ ف۪ي هٰذَا لَبَلَاغاً لِقَوْمٍ عَابِد۪ينَۜ
Ayet beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. Car mecrur ف۪ي هٰذَا ’nın müteallakı olan mukaddem haber mahzuftur. لَبَلَاغاً , muahhar mübtedadır.
لِقَوْمٍ ’deki tenvin, tazim içindir. لِقَوْمٍ için sıfat olan عَابِد۪ينَۜ , ism-i fail kalıbında gelmiştir.
İsm-i fail, muzâf olup amil olmadığında daha çok sübut (devamlılık) anlamı ifade eder. Bu durumda izafet, hakiki izafet olur. O zaman da ism-i fail, amil olup izafeti lafzî olan sübut anlamlı sıfat-ı müşebbehe ile karıştırılmaktadır. Nahivcilerin; “ism-i fail’in teceddüt (yenilenme) anlamı ifade ettiği” şeklindeki görüşlerinin İbni Hişam ve İbni Malik’te haklı gerekçeleri var gibi gözüküyor. Zira ism-i faili hareke ve sükun bakımından fiil gibi değerlendirmektedirler. İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)
Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
ف۪ي هٰذَ ibaresindeki ف۪ي harfinde de istiare vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla işaret edilen Kur'an, içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü Kur'an, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Câmi’, her iki durumdaki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)
Hak Teâlâ’nın [Şüphe yok ki bunda abidler için (umduklarına) ulaşma (çareleri yolları) vardır] ayetindeki هٰذَا kelimesi, bu surede bahsedilen haberlere, vaat ve vaîdlere ve doruk noktasına ulaşmış vaz’ü nasihatlere bir işarettir. لَبَلَاغاً , yetecek şey ve sayesinde gayeye ulaşılan şey demektir. عَابِد۪ينَۜ ile muradın alimler veya amiller (amel/ibadet) edenler olduğu söylenmiştir. Doğrusu, bunların her iki özelliği de birlikte bulunduranlar olmasıdır. Çünkü ilim bir ağaç, amel de onun meyvesi gibidir. Meyvesiz ağaç faydasızdır. Ağaçsız meyve ise olmaz. (Fahreddin er-Râzî)
Hz. Peygamberin kendisine verilen tebliğ görevini yerine getirmek için belâgat ve beyan özelliğine sahip olması gerekmektedir. Çünkü belâgat ve beyan sözü dinleyene en güzel ve etkili biçimde ulaştırmak anlamına gelmektedir.
Bu sure-i kerimede zikredilen haberler, üstün öğütler, vaatlar, tehditler, tevhide ve bu peygamberliğin doğruluğuna kesin olarak delalet eden delillerde, gayeleri adet değil ibadet olan zümre için yeterli bir ders yahut murada erme sebebi vardır. (Ebüssuûd)
Cenab-ı Hakk'ın ( إنَّ في هَذا ) sözünden kasıt, Zebur'da ve Kur'an'da vadedilen vaattir. (Âşûr)