وَجَعَلْنَا السَّمَٓاءَ سَقْفاً مَحْفُوظاًۚ وَهُمْ عَنْ اٰيَاتِهَا مُعْرِضُونَ
وَجَعَلْنَا السَّمَٓاءَ سَقْفاً مَحْفُوظاًۚ
جَعَلْنَا atıf harfi وَ ’la birinci جَعَلْنَا’ya matuftur. جَعَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
السَّمَٓاءَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. سَقْفاً ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
مَحْفُوظاً kelimesi mef’ûlün lieclih olup fetha ile mansubdur.
Fiilin oluş sebebini bildiren mef’ûldür. “Mef’ûlün lieclihi” veya “Mef’ûlün min eclihi” de denir. Mef’ûlün leh mansubdur. Fiile, “neden, niçin?” soruları sorularak bulunur.
Türkçede “için, -den dolayı, sebebiyle, -sın diye, ta ki zira, maksadıyla, uğruna” gibi manalara gelir. Mef’ûlün leh fiilinin önüne geçebilir.
2 tür kullanımı vardır: 1) Harf-i cersiz kullanımı. 2) Harf-i cerli kullanımı
Harf-i cersiz olması için şu şartlar gereklidir:
a. Mef’ûlün leh, cümledeki fiilin masdarı dışında bir masdar olmalıdır.
b. Nekre (belirsiz) olmalıdır.
c. Mef’ûlün leh olacak masdarın (iç duygularımızı ifade ettiğimiz, “saygı göstermek, küçümsemek, korkmak, bilmek, bilmemek” gibi) kalbî fiillerden olması gerekir.
d. Fiilin faili ile mef’ûlün faili aynı olmalıdır.
e. Fiilin oluş zamanı ile mef’ûlün lehin oluş zamanı aynı olmalıdır.
Not: Mef’ûlün lehin harf-i cersiz kullanılabilmesi için yukarıdaki 5 şartın beraber bulunması gerekir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَحْفُوظاً kelimesi, sülasi mücerredi حفظ olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.
وَهُمْ عَنْ اٰيَاتِهَا مُعْرِضُونَ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. Muttasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur.
عَنْ اٰيَاتِهَا car mecruru مُعْرِضُونَ ’a mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مُعْرِضُونَ mübtedanın haberi olup ref alameti و ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. مُعْرِضُونَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَجَعَلْنَا السَّمَٓاءَ سَقْفاً مَحْفُوظاًۚ
Önceki ayete matuf olan bu ayette, semanın yaradılışından haber verilmektedir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Mütekellim Allah Teâlâ’dır. Fiilin azamet zamirine isnadı, tazim ifade eder.
Mef’ûl olan سَقْفاً ’deki tenvin, nev ve tazim ifade eder. مَحْفُوظاًۚ, mef’ûlün sıfatıdır.
Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
سَقْف ifadesinde istiare vardır. Çünkü hakikatte tavan yani ألسقف, ev-çadır gibi şeylerin üst tarafından içindeki insanı gölgeleyen kısımdır. Buna göre gök, yeri üstten ve alttan bir gölge gibi sardığı için ona tavan adı verilmesi güzel düşmüştür. Korunmuş (mahfuz) olmasının anlamı da yarılma, yıkılma, dağılma ve eskime gibi- diğer tavanların korunması mümkün olmayan- şeylerden gök tavanının korunuyor olmasıdır. Ayrıca bunun, (cinlerin ve şeytanların) kulak hırsızlıklarından korunması, akan (yıldız ve göktaş) larından muhafaza edilmesi demek olduğu da söylenmiştir. (Şerîf er-Râdî, Kur’an Mecazları)
Çatıya da teşbih-i beliğ yoluyla gökyüzü adı verilmiş yani جَعَلْناها كالسَّقْفِ (onu çatı gibi yaptık) manasında kullanılmıştır. (Âşûr)
Bu ayette geçen جَعَلْنَا fiili, arka arkaya gelmiş جَعَلْنَا fiillerinin beşincisidir. جَعَلْنَا fiilinin bu kadar tekrarlanması, Allah Teâlâ’nın kudretini, yaratmış olduğu alemin mükemmelliğini vurgulamak içindir. Bu tekrarda ayrıca reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Önceki ayetlerde sema ve arzın birbirinden ayrılmalarından, sonra arzda yaratılanlardan bahsedilmiştir. Bu ayette de semanın yaratılışı anlatılmaktadır. Bu üslup lef ve neşir sanatıdır.
Arzın ve içerisindekilerin yaratılışının zikredilmesi akabinde göğün yaratılışından bahsedilmesi, belagattaki tıbak hükmüne uygundur. Zira yerin yaratılışında insanlar için nice faydalar vardır. (Âşûr)
وَهُمْ عَنْ اٰيَاتِهَا مُعْرِضُونَ
Vav istînâfiyyedir. Ayetin son cümlesi وَهُمْ عَنْهَا مُعْرِضُونَ, mübteda ve haberden oluşmuş, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur عَنْ اٰيَاتِهَا, siyaktaki önemine binaen amiline takdim edilmiştir.
İsim cümlesinde müsned ism-i fail kalıbında gelerek, yüz çevirmenin sübut ve devamına işaret etmiştir.
Belâgatçıların cumhuruna göre ister mef’ûl, ister zarf, isterse harf-i cerle mecrur olsun amilin mamulüne takdimi kasr ifade eder. (Süleyman Gür, Kâzî Beyzâvî Tefsîrinde Belâgat İlmi Ve Uygulanışı)
جَعَلْنَا - هُمْ kelimeleri arasında mütekelimden gaibe geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır. (Müşerref Ulusu (Ülger), Arap Dili Ve Belâgatı İltifat Sanatı)