Enbiyâ Sûresi 37. Ayet

خُلِقَ الْاِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍۜ سَاُر۪يكُمْ اٰيَات۪ي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ  ...

İnsan çok aceleci (tez canlı) yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele etmeyin.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 خُلِقَ yaratılmıştır خ ل ق
2 الْإِنْسَانُ insan ا ن س
3 مِنْ
4 عَجَلٍ aceleden ع ج ل
5 سَأُرِيكُمْ size göstereceğim ر ا ي
6 ايَاتِي ayetlerimi ا ي ي
7 فَلَا
8 تَسْتَعْجِلُونِ benden acele istemeyin ع ج ل
 
Hz. Peygamber putların tanrı olamayacağını, dolayısıyla kimseye fayda veya zarar veremeyeceğini söylediği ve puta tapanları kınadığı için müşrikler onunla karşılaştıklarında “İlâhlarınızı diline dolayan bu mu?” diyerek onu küçümseyip kendisiyle alay ederlerdi; hatta Allah’ın birlik vasfı ve rahmân ismiyle anılmasına, O’nun gönderdiği kitabın zikredilmesine tahammül edemezlerdi. Bu âyetlerde onların bu küstahça tutumu kınayıcı bir üslûpla dile getirilmekte; daha sonra âhiret inancı ve sorgulamasıyla ilgili aynı alaycı ve inkârcı yaklaşımları özetlenerek beklemedikleri o günün, hak ettikleri o cezanın mutlaka gerçekleşeceğine dikkat çekilmektedir.
 
 Müfessirlerin bu 39. âyetle ilgili yorumlarını iki şekilde özetlemek mümkündür: a) Âyet müşriklerin Bedir Savaşı’nda karşılaşacakları ceza ve hezimete işaret etmekte ve onları uyarmaktadır. Çünkü o gün melekler ateşten kamçılarla onların yüzlerine ve sırtlarına vuracaklardır. Buna göre inkâr edenlerin, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamamasından maksat, meleklerin kendilerine vurmalarını önleyememeleri veya meleklerin onlara vurmaktan geri durmamalarıdır. b) Âhirette inkârcıları önlerinden ve arkalarından ateş kuşattığında kendilerini onun şiddetinden koruma imkânı bulamayacaklardır (İbn Âşûr, XVII, 70).
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 679-6
 

Acele عجل : عَجَلَة bir şeyi vaktinden önce talep etmek ve peşine düşüp aramaktır. Bu da şehvetin bir gereği olması sebebiyle Kur'an-ı Kerim'de yerilmiştir ve Hadiste de 'Acele şeytandandır' şeklinde buyurulmuştur.

عِجْلٌ ineğin erkek buzağısıdır. Öküz olduğu zaman ortadan kalkacak olan buzağıyken sahip olduğu aceleciliği düşünülerek böyle adlandırılmıştır. (Müfredat)

Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 47 defa geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri âcil, acele ve muacceldir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

خُلِقَ الْاِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍۜ 

 

Fiil cümlesidir.  خَلَقَ  fetha üzere mebni meçhul mazi fiildir.

الْاِنْسَانُ naib-i fail olup fetha ile mansubdur.

مِنْ عَجَلٍ  car mecruru  خَلَقَ  fiiline müteallıktır.


 سَاُر۪يكُمْ اٰيَات۪ي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ

 

سَاُر۪يكُمْ  fiilinin başındaki  سَ  harfi tekid ifade eden istikbal harfidir.  اُر۪يكُمْ  fiili,  ى  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انا ’dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

اٰيَات۪ي  ikinci mef’ûlun bih olup elif üzere mukadder fetha ile mansubdur. Mütekellim ي ‘sı muzafun ileyh olup mahallen mecrurdur.

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن سألتم شيئا (Bu şey istiyorsanız ) şeklindedir.

لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.  تَسْتَعْجِلُونِ  fiili  ن ’un hazfıyla meczum muzaridir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

Sonundaki  نِ  vikayedir. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır. Hazf edilen  يَ  ise mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

Burada bu  ي  harfinin mahzuf olduğuna işaret etmek için fiilin sonunda bulunan  ن  harfinin harekesi esre gelmiştir.

تَسْتَعْجِلُونِ  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’al babındandır. Sülâsî fiili  عجل ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.

 

خُلِقَ الْاِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍۜ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  خُلِقَ  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

عَجَلٍ ’deki tenvin, kesret ifade eder.  عَجَلٍ  masdar kalıbında gelmiştir. Mübalağa ifade eder.

خُلِقَ الْاِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍ (İnsanoğlu aceleden yaratıldı) cümlesinde mübalağa sanatı vardır. İnsan çok aceleci olduğu için sanki o, acelenin ken­disinden yaratılmış gibi ifade edilmiştir. Bu, Arapların, oyunu hiç bırakmayan kimseye,  هو من لعب (O, oyundan yaratılmıştır.) demelerine, bazılarının da bir kavmi, نسائكم لعب ورجالها طرب (Kadınları oyun, erkekleri neşedir) diye anlatmalarına ben­zer. (Safvetü’t Tefasir)

عَجَلٍ  ifadesinde istiare vardır. Bununla kastedilen, insanın istediği ve tercih ettiği şeyleri talep etmede ve korktuğu şeylerden uzaklaşmada aceleci bir yaratılışa sahip olduğudur. Halbuki Allah Teâlâ insanın istediklerini ona verir, korktuklarından da onu korur; fakat bu insanın aklına esen isteklerini vermek suretiyle değil de kendisinin ona faydalı olduğunu bildiği şeyleri vermesi suretiyle olur. Yine denildiğine göre bu tabir, insanın aceleci olmakla nitelemesinde mübalağa yönteminin uygulandığı bir ifadedir. Bu, zeki kimse hakkında (O, tutuşmuş bir ateş parçasıdır), ahmak biri hakkında da (O, sert kaya parçasıdır) denilmesine benzer. (Şerîf er-Râdî, Kur’an Mecazları)  

Yani insanın yaratıldığı huy, sanki onun yaratıldığı şeymiş gibi ifade edilmiştir. Bu, insanın, bu vasfa son derece bağlı olduğunu, ondan hiç ayrılmadığını bildirmek içindir. İnsanın bir acelesi de küfre koşması ve ilâhi tehdidin gerçekleşmesini acele istemesidir. (Ebüssuûd)


 سَاُر۪يكُمْ اٰيَات۪ي

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümleye dahil olan istikbal harfi  سَ , tekid ifade eder.

Cümle, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Müsnedin muzari fiil sıygasında gelmesi hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade eder.

Veciz anlatım kastıyla gelen  اٰيَات۪ي  izafetinde Allah Teâlâ'ya ait zamire muzâf olan  اٰيَات۪ tazim edilmiştir.

سَاُر۪يكُمْ اٰيَات۪ي  ifadesindeki  اٰيَات۪ي ’den (ayetler) maksat dünyadayken tehdit edildikleri, başlarına gelecek olan şeyler ve kendilerine vadedilen ahiret azabıdır. Bu ayetlerin Resulullah'ın (sav) doğruluğuna delalet eden tevhit delilleri olduğu da söylenmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 94)


  فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ

 

فَ  mahzuf şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. Cevap cümlesi olan  فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Takdiri,  إن سألتم شيئا  (Eğer bir şey isteyecekseniz…)  olan mahzuf şart cümlesiyle birlikte terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

تَسْتَعْجِلُونِ - عَجَلٍ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Bu yasak, nefislerinin yaratılışında bulunan aceleciliği istemekten vazgeçirmek içindir. (Ebüssuûd)

“Benden onu acele istemeyin!” sözü; bu sizin faydanıza değildir, başınıza geldiği zaman ister dünyada ister ahirette olun, keşke olmasaydı diyeceksiniz, demektir. Ayet-i kerimede bu sözün tekrarlandığına delalet etmek için mazi değil, muzari fiil Cenab-ı Hak niçin, (sözün devamında), “Benden onu acele istemeyin’ buyurmuştur?” denilirse biz deriz ki: “Engelleyen şey ne kadar güçlü ve kuvvetli olursa muhalefet de o nispetle güçlü olur. Binaenaleyh Allah Teâlâ bu ifadesi ile aceleciliği bırakmanın, kıymetli, yüce ve arzulanan bir şey olduğuna dikkat çekmiştir. (Fahreddin er-Râzî)

Bu, acele edenlere tehdit yollu bir hitaptır. Yani Ben, hepsinde ahirette cehennem ateşi ve diğer azaplarımı size göstereceğim; siz şimdi dünyada bunların acele olarak gerçekleşmesini istemeyin.

Bu yasak, nefislerinin yaratılışında bulunan aceleciliği istemesinden vazgeçirmek içindir. (Ebüssuûd)

gelmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 94)