Enbiyâ Sûresi 36. Ayet

وَاِذَا رَاٰكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُواًۜ اَهٰذَا الَّذ۪ي يَذْكُرُ اٰلِهَتَكُمْۚ وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمٰنِ هُمْ كَافِرُونَ  ...

İnkâr edenler seni gördükleri zaman ancak alaya alırlar. “Bu mu ilâhlarınızı diline dolayan?” derler. Hâlbuki kendileri Rahmân’ın kitabını inkâr ediyorlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذَا zaman
2 رَاكَ seni gördükleri ر ا ي
3 الَّذِينَ kimseler
4 كَفَرُوا inkar eden ك ف ر
5 إِنْ
6 يَتَّخِذُونَكَ seni edinmezler ا خ ذ
7 إِلَّا dışında
8 هُزُوًا alay konusu etmek ه ز ا
9 أَهَٰذَا bu mudur? (diye)
10 الَّذِي kişi
11 يَذْكُرُ diline dolayan ذ ك ر
12 الِهَتَكُمْ sizin tanrılarınızı ا ل ه
13 وَهُمْ oysa kendileri
14 بِذِكْرِ Zikri(uyarısı)nı ذ ك ر
15 الرَّحْمَٰنِ Rahman’ın ر ح م
16 هُمْ onlar
17 كَافِرُونَ inkar ediyorlar ك ف ر
 
Hz. Peygamber putların tanrı olamayacağını, dolayısıyla kimseye fayda veya zarar veremeyeceğini söylediği ve puta tapanları kınadığı için müşrikler onunla karşılaştıklarında “İlâhlarınızı diline dolayan bu mu?” diyerek onu küçümseyip kendisiyle alay ederlerdi; hatta Allah’ın birlik vasfı ve rahmân ismiyle anılmasına, O’nun gönderdiği kitabın zikredilmesine tahammül edemezlerdi. Bu âyetlerde onların bu küstahça tutumu kınayıcı bir üslûpla dile getirilmekte; daha sonra âhiret inancı ve sorgulamasıyla ilgili aynı alaycı ve inkârcı yaklaşımları özetlenerek beklemedikleri o günün, hak ettikleri o cezanın mutlaka gerçekleşeceğine dikkat çekilmektedir.
 
 Müfessirlerin bu 39. âyetle ilgili yorumlarını iki şekilde özetlemek mümkündür: a) Âyet müşriklerin Bedir Savaşı’nda karşılaşacakları ceza ve hezimete işaret etmekte ve onları uyarmaktadır. Çünkü o gün melekler ateşten kamçılarla onların yüzlerine ve sırtlarına vuracaklardır. Buna göre inkâr edenlerin, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamamasından maksat, meleklerin kendilerine vurmalarını önleyememeleri veya meleklerin onlara vurmaktan geri durmamalarıdır. b) Âhirette inkârcıları önlerinden ve arkalarından ateş kuşattığında kendilerini onun şiddetinden koruma imkânı bulamayacaklardır (İbn Âşûr, XVII, 70).
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 679-6
 

وَاِذَا رَاٰكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُواًۜ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  اِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا ’dan sonraki şart cümlesinin, fiili, mazi veya muzâri manalı olur. Cevabı ise umûmiyetle muzâri olur, mazi de olsa muzâri manası verilir: 

a) إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b) إِذَا ’nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzâri, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına (ف)’nın gelip gelmeme durumu, iki muzâri fiili cezm edenler ile aynıdır. (Bk. Meczum muzariler, Cümle Kuruluşu, s. 114, 118)

c) Sükûn üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

رَاٰكَ الَّذ۪ينَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

رَاٰكَ  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي , fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  كَفَرُٓوا ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.

كَفَرُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

يَتَّخِذُونَكَ   fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Muttasıl  zamiri  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

اِلَّا  hasr edatıdır.  هُزُواً  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

يَتَّخِذُونَكَ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi  أخذ ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşâreket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.


اَهٰذَا الَّذ۪ي يَذْكُرُ اٰلِهَتَكُمْۚ 

 

Cümle mukadder mekulü’l-kavlin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. Takdiri, يقولون (diyorlar) şeklindedir.

Hemze  istifham harfidir. İsm-i işaret  هٰذَا  mübteda olarak mahallen merfûdur.

الَّذ۪ي  müfred müzekker has ism-i mevsûlü haber olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası يَذْكُرُ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.

يَذْكُرُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.

اٰلِهَتَكُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mansubdur. 


وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمٰنِ هُمْ كَافِرُونَ

 

وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمٰنِ هُمْ كَافِرُونَ  cümlesi,  يَتَّخِذُونَكَ deki failin hali olarak mahallen mansubdur.

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 

1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 

2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 

3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).

Burada hal isim cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) isim cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başına “و  ve zamir” veya yalnız “و ” gelir. Bazen “و ” gelmediği de olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

وَ  haliyyedir. Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olup lafzen merfûdur. بِذِكْرِ  car mecruru  كَافِرُونَ ye mütealliktir.  الرَّحْمٰنِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  كَافِرُونَ  haber olup ref alameti  و dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.  كَافِرُونَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  كفر  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de  onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاِذَا رَاٰكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُواًۜ 

 

وَ  istînâfiyyedir.  اِذَا  cümleye muzâf olan, maziye dönük şart manası taşıyan, gayri cazim zaman zarfıdır. Bu ayette şarttan mücerret zaman zarfıdır. Bunun delili cevabın başında  فَ  harfinin olmayışıdır.

رَاٰكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُواً  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

رَاٰكَ  fiilinin faili olan has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası, olan  كَفَرُٓوا  müspet mazi fiil sıygasındadır.

اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُواً  cümlesi, itiraziyye olarak fasılla gelmiştir. İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır. Çeşitli gayelere binaen araya girmiş saplama bir cümle olan itirâziyye cümlesinin, ana cümlenin anlamına tesiri yoktur. (Sevinç Resul, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”In Kullanımı)

Bu cümlede  اِنْ  ve  اِلَّا  ile oluşan kasr, kasr-ı mevsuf ale’s sıfattır. Faille mef’ûlü arasındadır. Cümle muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.

Kasr üslubu, olumsuzluğun  اِنْ  ile olması ve vasıf değil masdar gelmesi mübalağa ifade eder.  يَتَّخِذُونَكَ  fiilinin muzari gelmesi bu alay etmenin devam ettiğine delalet eder.

هُزُواً  kelimesi ism-i mef'ûl manasında mastardır. Bu, mübalağa ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 4, s. 88)


 اَهٰذَا الَّذ۪ي يَذْكُرُ اٰلِهَتَكُمْۚ 

 

اًۜ اَهٰذَا الَّذ۪ي… cümlesi takdiri  يقولون (Derler) olan mahzuf fiilin mekulü’l-kavlidir. Bu cümlenin  يَتَّخِذُونَكَ  fiilinin failinden hal veya şartın cevabı olması da caizdir.

İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Isim cümlesi formunda gelmiş cümlede müsned olan  الَّذ۪ي ’nin sılası olan  يَذْكُرُ اٰلِهَتَكُمْۚ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber, ibtidaî kelamdır.

Kâfirlerin, [İlahlarımızdan bahseden bu mu] derken işaret ettikleri şey Peygamber (sav)’dir. Bu şekilde işaret ismi kullanmaları, sözlerinde ism-i mevsûlü müsned yapmaları tahkir ve küçümseme amacıyladır. Cümle, istifham manasından çıktığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Kâfirler, “Bu mu bizim ilâhlarımızı diline dolayan” şeklindeki sözleriyle, Peygamber Efendimizi tahkir ederken kendi ilâhlarını da tazim etmiş olurlar. Bu üslup idmâc sanatıdır.

İstihza makamı olması dolayısıyla işaret ismi tahkir, istifham ise taaccüp manasındadır. (Âşûr)


وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمٰنِ هُمْ كَافِرُونَ

 

يَتَّخِذُونَكَ  fiilinin failinden hal olan  وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمٰن هُمْ كَافِرُونَ  cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildirmek için kullanılan vasfı ifade eden tetmim ıtnâbı sanatıdır.  هُمْ  zamiri tekid için tekrarlanmıştır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  بِذِكْرِ الرَّحْمٰن , amili olan  كَافِرُونَ ’ye ihtimam için takdim edilmiştir.

Veciz anlatım kastıyla gelen  بِذِكْرِ الرَّحْمٰن  izafetinde  ذِكْرِ  kelimesinin  الرَّحْمٰن  lafzına izafesi, tazim ifade eder. 

İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa, bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Fâil’in İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, (Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)

هُمْ  zamirinin tekrarı, böyle yapan kimselere bir işarettir ve bu işin onlara has olduğunu gösterir. (Fahreddin er-Râzî)

يَذْكُرُ - بِذِكْرِ  ile  كَافِرُونَ - كَفَرُٓوا  ve  الَّذ۪ينَ - الَّذ۪ينَ  kelimeleri arasında iştikak cinası, reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları,  هُمْ  zamirinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.