Enbiyâ Sûresi 61. Ayet

قَالُوا فَأْتُوا بِه۪ عَلٰٓى اَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ  ...

(Bir kısmı da) “O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ق و ل
2 فَأْتُوا getirin ا ت ي
3 بِهِ onu
4 عَلَىٰ önüne
5 أَعْيُنِ gözü ع ي ن
6 النَّاسِ insanların ن و س
7 لَعَلَّهُمْ böylece onlar
8 يَشْهَدُونَ tanık olsunlar ش ه د
 

Tefsirlerde anlatıldığına göre Hz. İbrâhim’in kavminin dinî bir bayramı vardı; her sene kırda toplanarak bu bayramı kutlarlardı. Bir defasında yine bayram şenliğine giderken İbrâhim’i de götürmek istediler. İbrâhim hasta olduğunu ileri sürerek bayrama katılmadı ve halk kıra çıktıktan sonra puthaneye giderek büyük put hariç hepsini kırdı. 58. âyette bu açıkça ifade edilmektedir. Rivayete göre baltayı büyük putun boynuna astı ki (Kurtubî, XI, 296-297) kavmi ona başvurup putları kimin kırdığını sorsun da böylece putun acizliği ortaya çıksın. Halk bayram yerinden döndüklerinde tanrılarının başına gelenleri görünce bu işi kimin yaptığını araştırdılar. Daha önce Hz. İbrâhim’in putların aleyhindeki konuşmalarını işitmiş olanlar durumdan halkı haberdar ettiler. Halk, İbrâhim’in sorgulanmasını ve ona verilecek cezanın başkalarına da ibret olmasını istedi

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 687

 

قَالُوا فَأْتُوا بِه۪ عَلٰٓى اَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ

 

Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli  فَأْتُوا ’dur. قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri;  إن كان هو فأتوا به (Eğer öyleyse, onu getir) şeklindedir.

أْتُوا  fiili  ن ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. 

بِه۪  car mecruru  أْتُوا  fiiline müteallıktır.

عَلٰٓى اَعْيُنِ  car mecruru mahzuf hale müteallıktır.  النَّاسِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

لَعَلَّ , terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir.  إنّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. Tereccî, husûlü arzu edilen ve sevilen, imkân dahilinde olan bir şeyin istenmesidir.  هُمْ  muttasıl zamir  لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

يَشْهَدُونَ fiili,  لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  يَشْهَدُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

قَالُوا فَأْتُوا بِه۪ عَلٰٓى اَعْيُنِ النَّاسِ

 

Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Puta tapanların sözlerinin devamıdır. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

فَأْتُوا بِه۪ عَلٰٓى اَعْيُنِ النَّاسِ  cümlesi,  قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavlidir. Emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Takdiri …إن كان هو فأتوا به  (Eğer öyleyse onu getir!) olan mahzuf bir şartın cevabıdır. Cümleye dahil olan rabıta  فَ ’si, bu hazfin işaretidir. Mahzuf şart ve mezkûr cevaptan müteşekkil terkip, şart üslubunda  talebî inşaî isnaddır.

Burada gözler kelimesi, görmek manasında mecâz-ı mürseldir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

Bu ayette görme aleti olan gözler zikredilmiş ve bu uzvun eseri olan görme fiili kastedilmiştir. Ayetteki karine ise  عَلٰٓى harf-i ceridir. Ayette ifade edilen Hz. İbrahim’in görülmesi orada bulunan kişilerin gözleri önünde olan bir durumdur. (Duran Ekizer, Belâgat Açısından Buharî ve Müslim’de Mecaz İçeren Hadisler)

عَلٰٓى harf-i cerindeki istila (üstte olma) manası, mesel (benzetme) yolu ile getirilmiş bir ifadedir yani “Onun gözler önüne getirilmesi, tıpkı bir şeye binen kimsenin bineği üzerine çıkıp sabit olması gibi sabit olur.” demektir. (Fahreddin er-Râzî)

عَلٰٓى harf-i cerinde istiare-i tebeiyye vardır. Bu harf istila manasındadır. Burada önüne, karşısına manasında kullanılmıştır.

Harflerde istiare kurulurken harfe değil, müteallakına itibar edilir. Müteallak müştak olduğu için de istiare; tebeiyye olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)


 لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ

 

Ayetin son cümlesi beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Gayr-ı talebî inşâ cümlesidir. 

لَعَلَّ , tereccî harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır.  لَعَلَّ ’nin haberi olan  يَشْهَدُونَ  muzari fiil cümlesi olarak gelmiştir.

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

لَعَلَّ , husûlü arzu edilen şeyin imkân dahilinde olduğu hallerde kullanılan bir harftir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

“Umulur ki” anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde “...olsun diye, ...olması için” şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşâ formundan çıktığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

لَعَلَّ  edatı terecci içindir yani “ümitvar olma” manasını ifade eder. Bir de beklenti içinde olmak demektir ki her ikisi de aynı manaya gelir. Fakat bu beklenti Kerim olan bir zattan olmalı, kişi O’ndan beklemelidir. İşte bu, yerine getirmesi kesin olan vaadinin yerine bir ifadedir. İmam Sîbeveyhi de bu görüştedir. Ancak Kutrûb: ‘’ لَعَلَّ kelimesi ‘için’ manasındadır’’, demiştir. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl)

Onu getirin ve herkesin kendisini görebileceği yüksekçe bir yere çıkarın; belki insanlar, onun söylediklerine ve yaptıklarına şahitlik ederler. Yahut onun halkın gözlen önüne getirin ki ona vereceğimiz cezayı görsünler, demektir. (Ebüssuûd)