Enbiyâ Sûresi 70. Ayet

وَاَرَادُوا بِه۪ كَيْداً فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَخْسَر۪ينَۚ  ...

Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَرَادُوا ve istediler ر و د
2 بِهِ ona
3 كَيْدًا bir tuzak kurmak ك ي د
4 فَجَعَلْنَاهُمُ biz de kendilerini uğrattık ج ع ل
5 الْأَخْسَرِينَ hüsrana خ س ر
 

Putperestlerin İbrâhim’e, “Sen bunların konuşmadığını pekâlâ biliyorsun” demeleri, açıkça kendilerinin de tanrılarının âcizliğini itiraf etmelerinden başka bir şey değildi. Dolayısıyla bu cevap İbrâhim’e, onların inançlarının ne kadar anlamsız ve saçma olduğunu yüzlerine vurma fırsatı verdi. 66-67. âyetlerde onun bu konudaki eleştirisi nakledilmektedir. Ancak taassupları sebebiyle bu eleştiriye tahammül edemeyen putperestler İbrâhim’i yakmaya karar verdiler ve böylece tanrılarının onları koruması gerekirken, onlar tanrılarını korumak istediler. Rivayete göre İbrâhim’i yakmak için kavmi büyük bir ateş yakıp onu mancınıkla ateşe fırlattılar; ancak Allah’ın bir mûcizesi olarak ateş onu yakmadı

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 687

 

وَاَرَادُوا بِه۪ كَيْداً فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَخْسَر۪ينَۚ

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir. اَرَادُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

بِه۪  car mecruru  اَرَادُوا  fiiline mütealliktir.  كَيْداً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

جَعَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

Değiştirme manasına gelen  جَعَلَ  kelimesi 3 şekilde gelir:

1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek  

2. Bir halden başka bir hale geçmek 

3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek. 

Bu ayette “bir halden başka bir hale geçmek” manasında kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

الْاَخْسَر۪ينَ  ikinci mef’ûlun bih olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar.  الْاَخْسَر۪ينَ  kelimesi ism-i tafdil kalıbındandır.

İsm-i tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil  اَفْضَلُ  veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi  فُعْلَى  veznindedir. 

İsm-i tafdilden önce gelen isme “mufaddal”, sonra gelen isme “mufaddalun aleyh’’ denir. Mufaddal ve mufaddalun aleyhi bazen açıkça cümlede göremeyebiliriz. Bu durumda mufaddal ve mufaddalun aleyh cümlenin gelişinden anlaşılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاَرَادُوا بِه۪ كَيْداً فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَخْسَر۪ينَۚ

 

وَ , istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

كَيْداً ’deki tenvin, kesret ifade etmektedir.

فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَخْسَر۪ينَۚ  cümlesi,  فَ  ile istînâf cümlesine atfedilmiştir. Cümleler arasında manen ve lafzen ittifak mevcuttur.

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede fiilin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.

الْاَخْسَر۪ينَۚ deki tarif kasr içindir.

الخَسارَةِ dan kastedilen, hayal kırıklığıdır. Hayal kırıklığı, istiare yoluyla  tüccarın ticaretindeki hayal kırıklığına benzetilmiştir. (Âşûr)

İkinci mef’ûl olan  الْاَخْسَر۪ينَۚ , ism-i tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir.

Zarar vermek için ona tuzak kurmak istediler. Biz de onları en çok ziyan edenler kıldık. Bütün ziyan edenlerden daha çok ziyan edenler kıldık. Çünkü  gayretleri, kendilerinin batıl üzerinde İbrahim'in de hak üzerinde olduğuna ve onların şiddetli azabı hak ettiklerine delil oldu. (Beyzâvî)

Hak Telâlâ'nın “Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat Biz, onları daha fazla hüsrana düşenlerden kıldık.” ifadesi, “Onlar, Hz. İbrahim’e tuzak kurmak istediler ama her seferinde mağlup oldular. Onlar, ona karşı mücadele ve münazara ederek üstün gelmeyi düşündüler. Ama Allah Teâlâ, Hz. İbrahim’e, onları susturucu ve perişan edici delilleri ilham ve telkin etti. Sonra onlar işi kaba kuvvete ve zorbalığa döktüler. Ama Cenab-ı Hak,  bu sefer de Hz. İbrahim'i onlara karşı destekledi ve ona yardım etti.” (Fahreddin er-Râzî)