قُلْنَا يَا نَارُ كُون۪ي بَرْداً وَسَلَاماً عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَۙ
Putperestlerin İbrâhim’e, “Sen bunların konuşmadığını pekâlâ biliyorsun” demeleri, açıkça kendilerinin de tanrılarının âcizliğini itiraf etmelerinden başka bir şey değildi. Dolayısıyla bu cevap İbrâhim’e, onların inançlarının ne kadar anlamsız ve saçma olduğunu yüzlerine vurma fırsatı verdi. 66-67. âyetlerde onun bu konudaki eleştirisi nakledilmektedir. Ancak taassupları sebebiyle bu eleştiriye tahammül edemeyen putperestler İbrâhim’i yakmaya karar verdiler ve böylece tanrılarının onları koruması gerekirken, onlar tanrılarını korumak istediler. Rivayete göre İbrâhim’i yakmak için kavmi büyük bir ateş yakıp onu mancınıkla ateşe fırlattılar; ancak Allah’ın bir mûcizesi olarak ateş onu yakmadı
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 687
قُلْنَا يَا نَارُ كُون۪ي بَرْداً وَسَلَاماً عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَۙ
Fiil cümlesidir. قُلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli يَا نَارُ ’dur. قُلْنَا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
يَا nida harfidir. نَارُ münada olup damme üzere mebni nekre-i maksude olarak mahallen mansubdur.
Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı يَا ’dır.
Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzaf, 3) Nekre-i gayrı maksude. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Nidanın cevabı كُون۪ي بَرْداً ’dir.
كُون۪ي fiili نَ ’un hazfıyla mebni nakıs emir fiildir.İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
كُون۪ي ’nin ismi ي olup mahallen merfûdur. بَرْداً kelimesi كُون۪ي ’nin haberi olup lafzen mansubdur.
سَلَاماً atıf harfi و ’la makabline matuftur.
عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ car mecruru سَلَاماً ’e mütealliktir. اِبْرٰه۪يمَ kelimesi gayri munsarif olduğu için esre almamıştır. Cer alameti fethadır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قُلْنَا يَا نَارُ كُون۪ي بَرْداً وَسَلَاماً عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَۙ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayette mütekellim Allah Teâlâ, muhatap ise ateştir.
Ayette tecessüm sanatı vardır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiilin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.
قُلْنَا fiilinin mekulü’l-kavli olan يَا نَارُ كُون۪ي بَرْداً وَسَلَاماً عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَۙ cümlesi, nida üslubunda, talebî inşâî isnaddır. نَارُ , münadadır. Nidanın cevabı olarak gelen cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nakıs fiil كَان ’nin dahil olduğu cümlede müsned بَرْداً şeklinde masdar kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir. وَسَلَاماً , müsned olan بَرْداً ’e tezâyüf nedeniyle atfedilmiştir.
عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَۙ car mecruru, سَلَاماً ’in mahzuf sıfatına mütealliktir.
يَا نَارُ كُون۪ي بَرْداً [Ey ateş! Soğuk ol] cümlesinde mübalağa (vurgu) sanatı vardır. Yüce Allah burada masdarı zikretmiş, sıfatı kasdetmiştir. Yani “soğuk ol” demektir. (Safvetü’t Tefasir)
“Ey ateş, İbrahim'e soğuk ve selamet ol, dedik.” Yani serin ol demektir ki zararsız bir şekilde soğuk olmaktır. Bunda birkaç mübalağa vardır: Allah'ın kudretine boyun eğen ateş itaatkâr bir memur kılınmıştır, كُون۪ي ذات بَرْداً ibaresi, اُبرد (soğuk ol) yerine konmuş, sonra muzâf hazf edilmiş, muzâfun ileyh onun yerine geçirilmiştir. Şöyle de denilmiştir: سَلَاماً kendi fiiliyle mansub olmuştur yani سلّمنا سَلَاماً demektir. (Fahreddin er-Râzî)