Mü'minûn Sûresi 30. Ayet

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ وَاِنْ كُنَّا لَمُبْتَل۪ينَ  ...

Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten (kullarımızı) imtihan ederiz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 فِي vardır
3 ذَٰلِكَ bunda
4 لَايَاتٍ nice ibretler ا ي ي
5 وَإِنْ gerçi
6 كُنَّا biz ك و ن
7 لَمُبْتَلِينَ (onları) sınıyorduk ب ل و
 

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ وَاِنْ كُنَّا لَمُبْتَل۪ينَ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  ف۪ي ذٰلِكَ  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.

اٰيَاتٍ  kelimesi اِنَّ ’nin muahhar ismi olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır.

وَ  atıf harfidir.  اِنْ  tekid ifade eden muhaffefe  اِنَّ ’dir. İsmi olan şan zamiri mahzuftur. Takdiri;  أنه  şeklindedir.

كُنَّا ‘nın dahil olduğu cümle  اِنْ ‘in haberi olarak mahallen merfûdur.

كُنَّا  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  نَّا  mütekellim zamiri  كُنَّا ’nın ismi olarak mahallen merfûdur. 

لَ  harfi,  اِنْ ‘in muhaffefe  اِنَّ  olduğuna delalet eden lam-ı farikadır. 

مُبْتَل۪ينَ  kelimesi  كُنَّا ’nın haberi olup nasb alameti  ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.  مُبْتَل۪ينَ  kelimesi, sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ وَاِنْ كُنَّا لَمُبْتَل۪ينَ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  اِنَّ  ve  لَ  ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  ف۪ي ذٰلِكَ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  اِنَّ ’nin muahhar ismi olan  لَاٰيَاتٍ ’e dahil olan  لَ , tekid ifade eden lam-ı muzahlakadır.

Allah’ın, ayetin başında söylediği hususları net bir şekilde göstererek dikkati çekmek ve onları yüceltmek kastıyla gelen işaret ismi  ذٰلِكَ ’de istiare vardır. Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret edildiğinde istiare oluşur. Câmi’, her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

İşaret ismine dahil olan  ف۪ي  harfinde de istiare vardır. Çünkü  ذٰلِكَ  ile olaylara işaret edilmiştir.

Gerçekten bunda yani Nuh'un ve geminin durumu ile kâfirlerin helak edilmesinde ayetler vardır, yani Yüce Allah'ın kudretinin kemâline belgeler vardır. O'nun peygamberlerine yardımcı olup düşmanlarını helak edeceğine dair deliller vardır. (Kurtubî) 

Atıfla gelen ikinci cümle istînâf cümlesine atfedilmiştir

Makabline matuf  وَاِنْ كُنَّا لَمُبْتَل۪ينَ  cümlesindeki  اِنْ  harfi,  اِنَّ ’den hafifletilmiş tekid harfidir. Takdiri  ه  olan isminin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu hazif, onların mahcubiyetlerini belirtmek bakımından latiftir. 

Muhaffefe  اِنَّ ‘nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.   

اِنْ ’nin haberi olan  كُنَّا لَمُبْتَل۪ينَ  cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

كَان ’nin haberine dahil olan lâm-ı farika,  اِنْ ‘in muhaffefe  اِنَّ  olduğuna işaret eder.

كَان , azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Yalnızca bir isim cümlesi bile sübut ifade ettiğinden, ilaveten  اِنَّ  ile tekid edilmesi cümlenin anlamını iki kat kuvvetlendirmiştir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كَان ’nin  haberi, isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan, S. 124)

[Biz elbette deneyenleriz.] Yani Bizler, sizden önceki ümmetleri mutlaka denemişizdir. Onlara peygamberler göndermek suretiyle onları sınadık. Böylelikle kimin itaat ettiği, kimin isyan ettiği ortaya çıksın ve melekler onların hallerini açıkça bilsin. Yoksa yüce Rabbin bilmediği birşey ortaya çıksın, manasına değildir. (Kurtubî)