قَالَ عَمَّا قَل۪يلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِم۪ينَۚ
قَالَ عَمَّا قَل۪يلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِم۪ينَۚ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. مَا zaiddir. Mekulü’l-kavl, mukadder cevaptır. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
عَنْ قَل۪يلٍ car mecruru نَادِم۪ينَ ‘ye mütealliktir.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. يُصْبِحُنَّ fiili نَ ‘un sübutuyla nakıs, muzari fiildir. يُصْبِحُنَّ ‘nin ismi, iltika-i sakineynden dolayı zamir olan çoğul و ‘ı mahzuftur. Mahallen merfûdur. Fiilin sonundaki نَ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir.
Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)
نَادِم۪ينَ kelimesi يُصْبِحُنَّ ‘nin haberi olup nasb alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. نَادِم۪ينَ kelimesi, sülâsi mücerredi ندم olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ عَمَّا قَل۪يلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِم۪ينَۚ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan عَمَّا قَل۪يلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِم۪ينَۚ cümlesi, mukadder kasemin cevabıdır. لَ , mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Nun-u sakile ve mahzuf kasem ile tekid edilmiş لَيُصْبِحُنَّ نَادِم۪ينَ cümlesi, mukadder kasemin cevabıdır. Nakıs fiil اصبح ‘nın dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Ayette takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur عَمَّا قَل۪يلٍ siyaktaki önemine binaen amiline takdim edilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır.
اصبح ’nın haberi olan نَادِم۪ينَ , ism-i fail kalıbında gelerek durumun devamlılığına işaret etmiştir. İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Mahzuf kasem ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, kasem üslubunda gayri talebî inşâî isnaddır.
Kasem cümlesinin mahzuf olduğu durumda vurgu kasemin cevabına yapılır. Kasem cümlesini oluşturan kasem fiili, kasem edatı ve kasem edilen isim üçü birlikte hazf edilir. Fakat kasemin varlığı kasem cevabından anlaşılmaktadır. Bu form, Kur'an’da sıkça kullanılmıştır. (Nihat Tarı, Arap Dilinde Kasem Formları ve Kur'an-ı Kerim’e Özgü “La Uksimu” Formu ile İlgili Tartışmalar)
Tekid ifade eden şeddeli نَّ , muzari fiilin sonuna bitişir. Tekid nunları bitiştikleri fiillere istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. Bu ayette mahzuf kaseme işaret eden lam gelmiştir.
قَالَ عَمَّا قَل۪يلٍ [(Rabbi) dedi: Az bir zaman sonra] cümlesinde مَّا , azlık manasını tekid için zaid kılınmıştır ya da nekre-i mevsûfedir. (Beyzâvî)
Tekid için zaid olarak gelmiştir. (Âşûr)
Ayette takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. Car mecrur عَمَّا قَل۪يلٍ amiline siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir.
قَل۪يلٍ (az) ifadesi tıpkı ماَرَأيْتُهُ قَديمًا وَحديثاً (onu ne eskiden ne de yakın zamanda gördüm) ifadesindeki قَديمًا ve حديثاً kelimeleri gibi zamanı nitelemektedir; عَنْ قَرِيباَ (yakında) ifadesi de bu manadadır. مَّا , sözü edilen sürenin azlığını ve kısalığını tekid eder. (Keşşâf)
عَمّا قَلِيلٍ car mecrurundaki عَنْ harfi mücaveze ifade eder. Bu tecavüz عَنْ harfinin mecazi anlamda gelerek بَعْدَ manasında müstear olmasıdır. İstiâre-i tebeiyyedir. (Âşûr)
قَلِيلٍ kelimesi mahzuf bir mevsuf için sıfattır. Siyak veya zaman ifade eden fiillerden bir olan الإصْباح fiili bu mahzufa delalet eder. Bu yüzden Allah bu resule hemen bir zafer vadetmiştir. (Âşûr)