Mü'minûn Sûresi 50. Ayet

وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَاُمَّهُٓ اٰيَةً وَاٰوَيْنَاهُمَٓا اِلٰى رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَع۪ينٍ۟  ...

Meryem oğlu İsa’yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَجَعَلْنَا ve kıldık ج ع ل
2 ابْنَ oğlunu ب ن ي
3 مَرْيَمَ Meryem
4 وَأُمَّهُ ve annesini ا م م
5 ايَةً bir mu’cize ا ي ي
6 وَاوَيْنَاهُمَا ve onları yerleştirdik ا و ي
7 إِلَىٰ
8 رَبْوَةٍ bir tepeye ر ب و
9 ذَاتِ
10 قَرَارٍ oturmaya uygun ق ر ر
11 وَمَعِينٍ ve suyu bulunan ع ي ن
 
Hz. Meryem bâkire iken hamile kalmış ve böylece Hz. Îsâ babasız dünyaya gelmiştir. Bu, Allah’ın yaratıcı kudretinin büyüklüğünü gösteren en önemli mûcizelerden olduğu için burada olaya, “delil, mûcize, işaret” gibi anlamlara gelen âyet kelimesiyle işaret edilmiştir (aynı konuda bk. Âl-i İmrân 3/47; Meryem 19/21; Enbiyâ 21/91).
 
 Gerek burada gerekse başka âyetlerde Îsâ yerine veya Îsâ ismiyle birlikte Meryem oğlu denilerek, dolaylı bir ifadeyle, Îsâ’yı Allah’ın oğlu sayan hıristiyan inancı reddedilmiş bulunmaktadır. Îsâ ve annesinin yerleştirildiği bildirilen yerin neresi olduğu hakkında Kudüs’teki İlya, Ramallah, Mısır, Dımaşk gibi farklı yerlerden söz edilmektedir (Râzî, XXIII, 103; bilgi için bk. Ömer Faruk Harman, “Îsâ”, DİA, XXII, 465-472).
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 27
 

وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَاُمَّهُٓ اٰيَةً وَاٰوَيْنَاهُمَٓا اِلٰى رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَع۪ينٍ۟

 

Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  جَعَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

ابْنَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  مَرْيَمَ  muzâfun ileyh olup gayri munsarif olduğu için esre almamıştır. Cer alameti fethadır.

Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.

Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اُمَّهُٓ  atıf harfi و ‘la  ابْنَ  kelimesine matuftur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اٰوَيْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمَٓا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

اِلٰى رَبْوَةٍ  car mecruru  اٰوَيْنَا  fiiline mütealliktir.  ذَاتِ  kelimesi  رَبْوَةٍ ‘nin sıfatı olup kesra ile mecrurdur. قَرَارٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَع۪ينٍ  atıf harfi و ‘la makabline matuf olup kesra ile mecrurdur.

 

وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَاُمَّهُٓ اٰيَةً وَاٰوَيْنَاهُمَٓا اِلٰى رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَع۪ينٍ۟

 

وَ , atıftır. Ayetin ilk cümlesi  وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَاُمَّهُٓ اٰيَةً , şeklinde müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, S.107)

Fiil azamet zamiriyle tazim edilmiştir. اٰيَةً ’deki tenvin, teşrif ve nev içindir

Aynı üslupla gelerek makabline atfedilen cümlesinin atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

ذَاتِ  kelimesi,  رَبْوَةٍ ’in,  مَع۪ينٍ۟  kelimesi ise قَرَارٍ ’in sıfatıdır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

رَبْوَةٍ  ve  قَرَارٍ  kelimelerinin nekre gelişi tazim ifade eder.

ابْنَ - اُمَّهُٓ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Şayet “İki mucize” denseydi, onun da bir açıklaması olur muydu? dersen şöyle derim: Evet. Çünkü Meryem, kendisine erkek eli değmeden doğurmuştur, Îsa Aleyhisselâm ise Allah’ın ruhu olup Meryem’(in rahmin)e (vasıtasız) ilka edilmiştir. Beşikte iken konuşmuştur. Ölüleri diriltmiş ve diğer pek çok mucize göstermiştir. Dolayısıyla, başlı başına bir mucizedir. Lafız iki mucize anlamına da gelebilir; bu durumda mana ‘’Meryem’i de mucize kıldık, oğlunu da mucize kıldık’’ şeklinde olur ve ilk mucize kelimesi, ikincisinin yeterli delaletinden dolayı hazf edilmiştir. (Keşşâf)  

Bu cümlenin manası şöyledir: Biz, Meryem oğlunu bir ayet kıldık; nitekim beşikte konuştu ve ondan sonra da kendisinden birçok mucizeler zuhur etti ve annesini de ayrı bir ayet kıldık; nitekim ona bir insan dokunmadan Hazret-i Îsa'yı doğurdu. Bu izaha göre, birincisi, ikincisinin ona delalet etmesinden dolayı hazf edilmiştir.

Ayette, Hazret-i Îsa'nın, Hazret-i Meryem'in oğlu olarak ve Hazret-i Meryem'in de onun annesi olarak ifade edilmesi, daha baştan onların ayet olduklarını bildirmek içindir. Zira nesep, babaya ait olduğu halde Hazret-i Îsa'nın, Hazret-i Meryem'e nispet edilmesi, onun babasız olduğuna delalet etmektedir.

Ayette önce Hazret-i Îsa'nın zikredilmesi, ayet olmak hususunda asıl olmasından dolayıdır. (Ebüssuûd)

وأُمَّهُ  kelimesinde idmâc vardır. Yahudiler Hz. Meryem'i iftira atarak aşağılamışlardır. Allah Teâlâ onu ve oğlunu ayet kılmışken Yahudiler alay konusu yapmışlardır. (Âşûr)