وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ
Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ , atıf harfi وَ ’la önceki ism-i mevsûle matuf olarak mahallen mef’ûldur. İsm-i mevsûlun sılası هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur.
عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ car mecruru يُحَافِظُونَ ’ye mütealliktir. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يُحَافِظُونَ fiili, mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. يُحَافِظُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
يُحَافِظُونَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi حفظ ’dir.
Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ
Önceki ayete matuf olan bu ayetin atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ cümlesi sıfat konumundaki ism-i mevsûlun sılasıdır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesinde takdim-tehir sanatı vardır. عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ haber olan يُحَافِظُونَۢ ‘ye ihtimam için takdim edilmiştir.
Müsnedin muzari fiil olarak gelmesi ve medih makamı olması, cümleye hükmü takviye, teceddüt ve istimrar anlamı katmıştır.
Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
يُحَافِظُونَۢ fiili مفاعلة babındandır. Bu babın fiile kattığı manalardan en fazla kullanılanları müşareket ve teksirdir. Bir fiilin birden çok özne tarafından karşılıklı ortaklaşa yapıldığını belirttiği çatıya müşareket (işteşlik) denir.
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ [Onlar ki namazlarını kılmaya devam ederler] buyurulmaktadır. Dikkat edilirse صلاة kelimesi bu kez çoğul sıygayla gelmiştir. Zira namazda devamlılıktan maksat beş vakit namazın düzenli ve erkânına uygun bir şekilde kılınmasıdır. Dolayısıyla صلاة kelimesi beş vakit namazı ifade etmek üzere çoğul sıygayla gelmiştir. (Nida Sultan Çelikkaya, Haber Üslubu Ve Haberin Muktezâ-yı Zâhire Uygun Gelmemesi Durumu)
صَلَوَاتِهِمْ kelimesinin önceki ayetin aksine çoğul sıygayla gelmesi, lafız mana uyumu olan teşâbüh-i etrâf sanatıdır.
Müminlerin 7. Sıfatı: Bu, ayetteki ["Onlar, namazlarına devam ederler"] ifadesinin anlattığı husustur. Cenab-ı Hak, namazla ilgili ifadeyi tekrar getirmiştir. Çünkü huşû ve namaza devam birbirinden farklıdır ve birbirini gerektirmez. Zira huşû, namaz kılan kimsenin namazı eda esnasında takındığı bir sıfattır. Namaza devam ise, namaz kılan kimse onu hakkıyla yerine getirmediğinde de olabilen bir durumdur. Belki de buradaki devam ile kastedilen namazın vakti, temizliği gibi şartlarını ve rükünlerini hakkıyla yerine getirmek ve tastamam yapmak kastedilmiştir. Böylece, bu insanın sanki bir âdeti hâline gelmiş olur. (Fahreddin er-Râzî)
Bu iki hususun fasılalı olarak zikredilmesi, her birinin müstakil olarak ve kendi başına bir fazilet olduğunu bildirmek içindir. Eğer ikisi bir arada zikredilmiş olsa, namazdaki huşû ile namaz kılmanın bir tek fazilet olduğu vehmedilebilirdi. (Ebüssuûd)
‘’Onlar ki, namazlarını muhafaza ederler, yani onlara devam ederler ve vakitlerinde kılarlar.’’ ifadesinde fiil kalıbının kullanılması namazda yenilenme ve tekrar olduğu içindir, bu sebeple Hamza ile Kisâî'nin dışındakiler cemi olarak صَلَوَاتِهِمْ okumuşlardır. Bu da daha önceki sıfatlarını tekrar değildir; çünkü namazda huşû muhafazadan başka bir şeydir. Bu sıfatları namazla başlatıp onunla bitirme, namazın önemini göstermek içindir. (Beyzâvî)