اِنْ هٰذَٓا اِلَّا خُلُقُ الْاَوَّل۪ينَۙ
Müşrikler Hûd aleyhisselâmın uyarılarına kulak vermediler; öğüt vermesiyle vermemesi arasında bir fark bulunmadığını kendisine ifade ettiler. Müfessirler 137. âyette “yol” anlamında tercüme ettiğimiz huluk kelimesindeki kıraat farkını da dikkate alarak âyetten kastedilenin ne olduğu hakkında farklı yorumlarda bulunmuşlardır: a) Şu yaptıklarımız veya sahip olduğumuz din, ilk atalarımızdan beri sürüp gelen bir gelenektir, bundan dolayı herhangi bir ceza görmeyiz. Sen bizi atalarımızın tapmış olduğu tanrılardan uzaklaştırmak istiyorsun, bunu kabul etmeyiz. b) Senin iddia ettiğin peygamberlik, getirdiğin şu din ve “İnsanlar öldükten sonra yeniden diriltilecek” şeklindeki iddian, geçmişlerin yalan ve uydurmalarıdır. c) Bizim hayatımız öncekilerin hayatı gibidir, yaşarız, ölürüz. Öncekiler nasıl öldüler bir daha dirilmedilerse biz de yaşayıp öleceğiz, bir daha dirilmeyeceğiz (krş. Taberî, XIX, 97-98; İbn Âşûr, XIX, 172-174; Âd kavmi hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/65; Hûd 11/50).
اِنْ هٰذَٓا اِلَّا خُلُقُ الْاَوَّل۪ينَۙ
اِنْ nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. İşaret ismi هٰذَٓا mübteda olarak mahallen merfûdur.
اِلَّا hasr edatıdır. خُلُقُ işaret ismi هٰذَٓا ‘nın haberi olup lafzen merfûdur.
الْاَوَّل۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.اِنْ هٰذَٓا اِلَّا خُلُقُ الْاَوَّل۪ينَۙ
Ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. Ta’lil cümleleri tetmim ıtnâbı sanatıdır.
İsim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle kasr üslubuyla tekid edilmiştir. Bir olumlu bir de olumsuz cümle ihtiva etmektedir. اِنْ ve اِلَّا ile oluşan kasr, mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır. هٰذَٓا mevsuf/maksûr, خُلُقُ sıfat/maksûrun aleyhtir.
Kasr, iki tekid mesabesindedir. Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsnedün ileyhin işaret ismi ile gelmesi işaret edilene tahkir kastı taşımaktadır.
Duruma işaret eden هٰذَٓا ‘da istiare vardır.
Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de ‘‘vücudun tahakkuku’’dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
Soyut manalar için kullanılan işaret isimleri mecaz ifade eder. Zattan mana ile haber verir. Zat, manaya dönüşmüştür. Bu, mübalağanın en kuvvetli şeklidir. (Muhammed Ebu Musa , Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi 11)
Ayetin metninde geçen خُلُقُ kelimesi, خَلق olarak da okunmuştur. Buna göre, bu, eskilerin ihtilafından başka bir şey değildir, demektir. Tıpkı: Bu, eskilerin masallarıdır dedikleri gibi. Yahut bizim yaratılışımız da eskilerin yaratılışı gibidir; biz de onlar gibi yaşayacağız ve onlar gibi öleceğiz; ölümden sonra ne dirilme var, ne de hesap var demektir. (Ebüssuûd-Fahreddin er-Râzî)