Şuarâ Sûresi 149. Ayet

وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً فَارِه۪ينَۚ  ...

“Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَتَنْحِتُونَ ve yontuyorsunuz ن ح ت
2 مِنَ -dan
3 الْجِبَالِ dağlar- ج ب ل
4 بُيُوتًا evler ب ي ت
5 فَارِهِينَ ustalıkla ف ر ه
 

Hz. Sâlih inkârcı kavmine Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri hatırlatarak bu nimetlere şükretmek, Allah’a karşı gelmekten sakınmak, O’nun emir ve yasaklarına itaat etmek, haddi aşıp yeryüzünde fesad çıkaranların peşinden gitmemek gerektiğine ve bu nimetleriyle birlikte dünyanın ebedî olmadığına dikkat çekerek uyarıda bulunmaktadır.

“Ustaca” diye çevirdiğimiz 149. âyetteki fârihîn kelimesi, “şımararak” anlamına gelen ferihîn şeklinde de okunmuştur (Şevkânî, IV, 108). Buna göre âyetin meâli “Şımararak dağlardan evler oyup yapmaya devam edebileceğinizi mi sanıyorsunuz?” şeklinde olur. Birinci anlama göre âyet Semûd kavminin dağlardaki kayaları ustaca yontarak ve oyarak sağlam evler yapmış olduklarını, ikinci anlama göre ise zengin, güçlü ve kuvvetli oldukları için dağları ve kayaları rahatlıkla oyarak ve yontarak evler yaptıklarını, bundan dolayı da şımardıklarını ifade eder (bilgi için bk. A‘râf 7/74).

 


Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 166
 

وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً فَارِه۪ينَۚ

 

Ayet atıf harfi  وَ ‘la  تُتْرَكُونَ ‘ye matuftur.  تَنْحِتُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

مِنَ الْجِبَالِ  car mecruru  تَنْحِتُونَ  fiiline mütealliktir.  بُيُوتاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

فَارِه۪ينَ  kelimesi  تَنْحِتُونَ ‘deki failinin hali olup nasb alameti  ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

فَارِه۪ينَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  فره  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً فَارِه۪ينَۚ

 

Ayet  وَ  harfiyle iki ayet önceki … أَتُتۡرَكُونَ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. İstifham anlamı bu ayette de mevcuttur.

Cümle istifham üslubunda gelmiş olsa da soru kastı taşımayıp tevbih ve tariz  anlamında geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

بُيُوتاً ’deki tenvin, kesret ve nev içindir.

فَارِه۪ينَۚ  kelimesi  تَنْحِتُونَ ‘deki failin halidir. Hal, manayı tamamlamak ve pekiştirmek için yapılan tetmim ıtnâbıdır.

Dağlardan, şımararak evler yontuyorsunuz.  فَارِه۪ينَۚ  şımaranlar yahut usta kimseler demektir, bu da  فرَهة  kökünden gelir ki neşeli ve istekli olmaktır. Çünkü usta kimse neşeli çalışır ve kalbi rahat olur. (Beyzâvî)