فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri; إن صدّقتموني (Eğer bana inanıyorsanız…) şeklindedir.
اتَّقُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
اَط۪يعُونِ atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. اَط۪يعُونِ fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki نِ vikayedir. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır. Hazf edilen يَ ise mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur. Burada bu ي harfinin mahzuf olduğuna işaret etmek için fiilin sonunda bulunan نِ harfinin harekesi esre gelmiştir.
تَتَّقُونَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi وقي ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
اَط۪يعُونِ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi طوع ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olan rabıta harfidir. Takdiri إن صدّقتموني (Eğer bana inanıyorsanız…) olan şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Cevap cümlesi olan فَاتَّقُوا اللّٰهَ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Mukadder şart ve mezkûr cevabından müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Yine emir üslubunda talebî inşaî isnad olan اَط۪يعُونِ cümlesi makabline وَ ‘la atfedilmiştir.
اتَّقُوا اللّٰهَ - اَط۪يعُونِ arasında mürâât-ı nazîr vardır.
اَط۪يعُونِ fiilinin sonundaki kesra, fasılaya riayet gözetilerek hazfedilen mütekellim zamirinden ivazdır.
Bu ayet, 108. ayetin tekrarıdır. Bu iki ayet arasında tekrir, ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin.
Onları çağırdığı şeyin önemine dikkat çekmek ve bu hususu vurgulamak için bu sözü tekrarladı. (Safvetü’t Tefasir)
Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri Ahkaf/28)
Yani “size yaptığım tebliğlerden sonra artık Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakının ve tevhid ile Allah'a itaate ilişkin size verdiğim emirlere uyun” demektir. (Ebüssuûd)
Allah’tan sakının ve bana itaat edin ifadesi; bana itaat konusunda Allah’tan sakının, demektir. Bunu, benliklerine iyice yerleştirmek ve pekiştirmek için tekrarlamış; ayrıca, iki kez geçen “Allah’tan sakının ve bana itaat edin” ifadesinden her birini farklı bir illete bağlamış; onlar arasında güvenilir bir kişi olmasını birincinin illeti kılarken, onların elindekine hiçbir tamahı bulunmamasını ikincinin illeti kılmıştır. (Keşşâf)
Binaenaleyh, bunlar mana cihetinden birbirinden farklı olup bunda bir tekrar bulunmamaktadır. (Fahreddin er-Râzî)