وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَراًۚ فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ
Burada yaşlı kadından maksat Hz. Lût’un eşidir (bk. Tahrîm 66/10). Rivayete göre bu kadın iman etmemişti. Kocasının, misafirleri halktan gizli olarak evine davet etmesinden rahatsız olduğu veya bazı işaretlerle onları halka haber verdiği için Lût kavmi ile birlikte o da helâk oldu. Hûd sûresinin 82. âyetinde bildirildiğine göre ceza olarak bu kavmin üzerine taş yağdırılmıştır. 173. âyette yağdırıldığı bildirilen yağmurdan maksadın da bu taş yağmuru olması muhtemeldir. Böylece Lût kavmi inançsızlık ve ahlâksızlığının cezasını çekerek tarih sahnesinden silinip gitmiştir (Lût ve kavmi hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/80-84; Hûd 11/77-83).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 168
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَراًۚ
Ayet atıf harfi وَ ile makabline matuftur. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَمْطَرْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
عَلَيْهِمْ car mecruru اَمْطَرْنَا fiiline mütealliktir. مَطَراًۚ mef’ûlün mutlak olup fetha ile mansubdur.
Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:
1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.
2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.
3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak فَعْلَةً vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.
مَرَّةً kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَمْطَرْنَا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi مَطَر ’dır.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
سَٓاءَ zem fiili olup fetha üzere mebni mazi fiildir.
Zem fiili; bir şahsı veya nesneyi yermek maksadıyla kurulan cümlelerde olur. Cümleye kattığı genel anlam hayret ve mübalağa ifadesidir. Zem fiili ile kurulan cümlelerde fail; marife veya gizli zamir olur, ondan sonra da mahsus gelir. Fail zamir ise temyizle yahut مَا ile belirtilir. Bu fiilin failinin geliş şekilleri şunlardır:
1. Failinin ال ’lı İsme Muzâf Olarak Gelmesi,
2. سَاءَ ’nin Temyiz Alması,
3. سَاءَ Fiilinin مَا Harfi ile Gelmesi. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَطَرُ fail olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. الْمُنْذَر۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
مُنْذَر۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i mef’ûlüdür.وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَراًۚ
Atıfla gelen ayetin ilk cümlesi önceki ayetteki دَمَّرْنَا fiiline matuftur. Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Mef’ûlün mutlak olan مَطَراً cümleyi tekid etmiştir.
Fiilin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.
اَمْطَرْنَا - مَطَراًۜ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
المَطَرُ : Yeryüzüne bulutlardan düşen sudur. الإمْطارُ : Yağmurun yağmasıdır. Bu manada أمْطَرَتِ السَّماءُ “Sema yağmur yağdırdı” denir. onlara isabet eden taş, yağmur olarak isimlendirilmiştir. Çünkü o üzerlerine havadan iner. Bunun depremlerin tetiklediği volkanlardan çıkan mermiler olduğu söylenmiştir. Bu teşbih-i beliğdir. (Âşûr)
فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ
Ayette ikinci cümle, öncesine atfedilmiştir. Gayrı talebî inşâî isnaddır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Zem fiili سَٓاءَ ’in mahsusu, mahzuftur. Takdiri; مطرهم (onların yağmuru) ’dur.
‘Gerçekten berbattı!’ anlamındaki فَسَٓاءَ faili مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ (uyarılanların yağmuru) olup uyarılanlar derken malum bir kavmi kastetmemektedir; çünkü lâm-ı tarif cins ifade etmektedir. Zemmin asıl muhatabı hazf edilmiştir ki o da üzerlerine yağan taş yağmurudur. (Keşşâf)
الْمُنْذَر۪ينَ 'deki lâm cins için olmalıdır ki ona muzâf olan masdarın سَٓاءَ fiiline fail olarak gelmesi sahih olsun. (Beyzâvî)
سَٓاءَ fiili بِئْسَ manasında zem fiilidir. المُنْذَرِينَ sözü onların beklemedikleri halde uyarıldıklarını tescil eder. (Âşûr)