Şuarâ Sûresi 187. Ayet

فَاَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفاً مِنَ السَّمَٓاءِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَۜ  ...

“Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَأَسْقِطْ o halde düşür س ق ط
2 عَلَيْنَا üzerimize
3 كِسَفًا parçalar ك س ف
4 مِنَ -ten
5 السَّمَاءِ gök- س م و
6 إِنْ eğer
7 كُنْتَ isen ك و ن
8 مِنَ -dan
9 الصَّادِقِينَ doğrular- ص د ق
 
Şuayb’ın insanları gerçeğe, doğruluk ve dürüstlüğe çağır­masına karşılık onlar peygamberi büyülenmiş biri olarak tanıtıp onun aklî melekelerini yitirdiğini, şuurunun bozulmuş olduğunu, bu sebeple Allah tarafından peygamber olarak gönderilmesinin mümkün olma­dığını söyleyerek onu halkın gözünde küçük düşürmeye çalıştılar. Ayrıca beşerden peygamber olamayacağı kanaatini taşıdıkları için onun peygamberlik davasında bulunmasını yalancılık olarak değerlendirdiler. Şayet iddiasında samimi ise Allah tarafından gönderilmiş elçi olduğunu ispatlayacak bir delil getirmesini, meselâ üzerlerine gökten azap yağdırmasını istediler. Ancak Hz. Şuayb onların neye ve hangi azaba lâyık olduklarını Allah Teâlâ’nın daha iyi bildiğini ifade etti. Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 171
 

فَاَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفاً مِنَ السَّمَٓاءِ 

 

Fiil cümlesidir.  فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri; إن كنت صادقا (Sadık isen) şeklindedir.

اَسْقِطْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. 

عَلَيْنَا  car mecruru  اَسْقِطْ  fiiline mütealliktir.  كِسَفاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

مِنَ السَّمَٓاءِ  car mecruru  كِسَفاً ‘in sıfatına mütealliktir. 

اَسْقِطْ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  سقط ’dir.

İf’al babı fiill, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.


 اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَۜ

 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir.Takdiri;  إن كنت صادقا (Sadık isen) şeklindedir.

اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir.  كُنْتَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi şart cümlesidir. 

Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

كُنْتَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  تَ  muttasıl zamiri  كُنْتَ ’nin ismi olarak mahallen merfûdur.

مِنَ الصَّادِق۪ينَ  car mecruru  كُنْتَ ’nin mahzuf haberine mütealliktir. Şartın cevabı öncesinin delaletiyle mahzuftur. 

صَّادِق۪ينَ  kelimesi,sülâsi mücerredi  صدق  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَاَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفاً مِنَ السَّمَٓاءِ 

 

Rabıta harfinin dahil olduğu  فَاَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفاً مِنَ السَّمَٓاءِ  cümlesi, emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Takdiri,  إن كنت صادقا  (Sadık isen) olan şartın cevabıdır. Şart cümlesinin hazfi îcâzı hazif sanatıdır.

Bu takdire göre mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.

كِسَفاً ’deki tenvin, muayyen olmayan cinse işaret eder.

مِنَ السَّمَٓاءِ  car mecruru  كِسَفاً ’in mahzuf sıfatına müteallikti.

Ayetteki  كِسفاً  kelimesi sin'in sükûnu ile  كِسفاً  şeklinde de okunmuştur. Her iki şekilde  كِسَفاً  (parça) kelimesinin cemisidir. Ayetteki  السَّمَٓاءِ  ile bulut veya gölge kastedilmiştir. Onlar bunun olmayacağını düşünerek, böyle bir istekte bulunmuşlardır. Böylece bu işin olmayarak Hz. Şuayb (as)’ın yalancı olduğunun ortaya çıkacağını sanmışlardır. (Fahreddin er-Râzî)

Öyle sanılıyor ki onların bu sözleri, Hz. Şuayb'ın, Allah’tan korkmak emriyle zımnen bildirdiği tehdide cevaptır. Onların bunu talep etmeleri, inkâr ve tekzipteki kararlılıklarını ifade etmek içindir. Yoksa bunu talep etmek değil, akıllarından bile geçirmezlerdi. (Ebüssuûd)


 اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَۜ

 

Tefsiriyye olarak fasılla gelen,  إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّـٰدِقِینَ  cümlesi, cevabı mahzuf şart cümlesidir.  

كَان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur  مِنَ الصَّادِق۪ينَ , nakıs fiil  كَان ’nin mahzuf haberine mütealliktir.

Öncesinin delaletiyle cevap cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Bu takdire göre mezkûr şart ve mukadder cevap cümlesinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Ayette cevabın mahzuf olması farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mubâlağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Doktora Tezi, Kur’an-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları)