Şuarâ Sûresi 33. Ayet

وَنَزَعَ يَدَهُ فَاِذَا هِيَ بَيْضَٓاءُ لِلنَّاظِر۪ينَ۟  ...

Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَنَزَعَ ve çıkardı ن ز ع
2 يَدَهُ elini ي د ي
3 فَإِذَا işte
4 هِيَ o (da)
5 بَيْضَاءُ parıl parıl parlıyor(du) ب ي ض
6 لِلنَّاظِرِينَ bakanlara ن ظ ر
 
Eski Mısır inancında Firavun hem kral hem de tanrının oğlu ve dolayısıyla tanrı sayılıyordu. Bu sebeple, onun tanrılığını kabul etmemek veya tanrısallığına karşı meydan okumak mevcut dine karşı çıkmak anlamına geliyordu (Firavun hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/103); Allah tarafından seçilerek gönderilmiş bir peygamberin, Firavun’un tanrılığını kabul etmesi ise söz konusu olamazdı. Hz. Mûsâ’nın getirdiği deliller karşısında çaresiz kalan Firavun, kaba kuvvete başvurarak onu zindana atmakla tehdit etti. Bununla birlikte Mûsâ aleyhisselâm Firavun’un iman edeceği ümidiyle ona tatlı dille konuştu, Allah da mûcizeler gönderdi (32 ve 33. âyetlerde belirtilen mûcizeler hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/107-108; Tâhâ 22/22, 56-76). Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 151
 

وَنَزَعَ يَدَهُ فَاِذَا هِيَ بَيْضَٓاءُ لِلنَّاظِر۪ينَ۟

 

Ayet atıf harfi وَ  ile makabline matuftur. Fiil cümlesidir.

نَزَعَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.

يَدَهُ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

فَ  atıf harfidir. اِذَا  mufacee harfidir.  اِذَا  isim cümlesinin önüne geldiğinde ‘birdenbire, ansızın’ manasında mufacee harfi olur. 

Munfasıl zamir  هِيَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  بَيْضَٓاءُ  mübtedanın haberi olarak lafzen merfûdur.

بَيْضَٓاءُ  kelimesi sonunda zaid yani kelimenin kök harflerinden olmayan elif-i memdude olan isimlerden olduğu için gayri munsariftir.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لِلنَّاظِر۪ينَ  car mecruru, mahzuf ikinci habere müteallik olup cer alameti  ي ‘dir. Takdiri  هي  ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

نَّاظِر۪ينَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  نظر  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَنَزَعَ يَدَهُ فَاِذَا هِيَ بَيْضَٓاءُ لِلنَّاظِر۪ينَ۟

 

Ayet  وَ  atıf harfiyle önceki ayetteki  اَلْقٰى  fiiline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.  وَنَزَعَ يَدَهُ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Makabline takip anlamı ihtiva eden  فَ  ile atfedilen isim cümlesi  اِذَا هِيَ بَيْضَٓاءُ لِلنَّاظِر۪ينَ۟  sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümleye dahil olan  اِذَا , müfacee harfidir. Aniden olan beklenmedik durumları ifade eder. Özellikle  فَ  ile birlikte kullanıldığı zaman, ‘ansızın, bir de bakarsın ki hayret verici bir durum’ anlamı verir.

Müfacee harfi  اِذَا , elinin renginin hızla değiştiğini işaret eder. (Âşûr)

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

لِلنَّاظِر۪ينَ۟  (Bakanlar için) ifadesi, Musa’nın elindeki beyazlığın, bakma ile gözetlemenin birlikte gerçekleştiği bir şey olduğuna delildir; çünkü nura benzer bir beyazlık idi.

(Keşşâf)

لِلنَّاظِر۪ينَ۟  kelimesinin marife olarak gelmesi örfi istiğrak olmasındandır. Yani mana olarak; o mecliste olup da bu durumu müşahede eden herkes kastedilir. Bu ise ayette zikredilen hadisede Musa (as)’ın elinin beyazlığının ten rengi beyazlığından veya alaca hastalığındaki kişinin teninin beyazlığından çok farklı bir beyaz olduğunun açık ve belirgin olduğunu ifade etmektedir. (Âşûr)