Şuarâ Sûresi 35. Ayet

يُر۪يدُ اَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِه۪ۗ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ  ...

“Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يُرِيدُ istiyor ر و د
2 أَنْ
3 يُخْرِجَكُمْ sizi çıkarmak خ ر ج
4 مِنْ -dan
5 أَرْضِكُمْ toprağınız- ا ر ض
6 بِسِحْرِهِ büyüsüyle س ح ر
7 فَمَاذَا o halde ne?
8 تَأْمُرُونَ buyurursunuz ا م ر
 
Hz. Mûsâ’ya verilen mûcizeler karşısında şaşkına dönen Firavun, çevresindekilerin bundan etkilenmesini önlemek için Mûsâ’yı onlara becerikli, büyük bir sihirbaz olarak tanıtmaya çalıştı. Sihir yoluyla halkı tesir altına alıp yurtlarından çıkararak orada kendi hükümranlığını kurmak istediğini söyledi ve bunu önlemek için neler yapılabileceğine dair çevresindekilerin görüşlerine başvurdu. Onlar da ülkedeki bütün yetenekli sihirbazları toplayarak Mûsâ’ya karşı mücadele etmesini tavsiye ettiler. Bunun üzerine Firavun gereken emri verdi; ülkenin her tarafına görevliler gönderilerek sihirbazlar toplandı. Karşılaşma zamanı olarak da halkın bir araya toplandığı bayram günü kuşluk vakti tayin edildi (krş. Tâhâ 20/59). O dönemde Mısır’daki mevcut kültürde sihrin önemli yeri vardı; sihirbazlar bu kültürün rahipleri olarak saygın bir konuma sahipti. Dolayısıyla onların Hz. Mûsâ’ya galip gelmeleri, halkın gözünde bu konumlarını daha da pekiştirecekti. Bu sebeple devlet ileri gelenleri “Sihirbazlar üstün gelirlerse –ki ümidimiz budur– herhalde onların yolundan gideriz” diyerek halka moral vermeye çalıştılar (41-51. âyetlerin açıklaması için bk. A‘râf 7/113-126).
 

يُر۪يدُ اَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِه۪ۗ 

 

Fiil cümlesidir.  يُر۪يدُ  fiili  سَاحِرٌ ‘nun sıfatı olarak mahallen merfûdur.

Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

يُر۪يدُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  يُر۪يدُ  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.  

يُخْرِجَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

Fiili muzarinin başına  اَنْ  harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdar-ı müevvel cümlesi)” denmektedir. Kur’an-ı Kerimde çok nadir de olsa bazen cümlede  اَنْ ’den önce  (لِ)  harf-i cerini ve  اَنْ ’den sonra da nâfiye lâ’sını  (لَا)  görebiliriz.  لِئَلَّا  şeklinde yazılır. Bazen ise bu  اَنْ ’den önce  (لِ)  harf-i ceri ve nâfiye lâ’sının  (لَا)  hazf edildiğini görebiliriz. Ancak lafızda olmadığı halde manaları geçerlidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مِنْ اَرْضِ  car mecruru  يُخْرِجَكُمْ  fiili mütealliktir. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  بِ  sebebiyyedir. 

بِسِحْرِ  car mecruru  يُخْرِجَكُمْ  fiili mütealliktir. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يُر۪يدُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  رود ’dir.

يُخْرِجَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  خرج ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.


 فَمَاذَا تَأْمُرُونَ

 

 فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَاذَا  istifhâm harfi olup, mukaddem mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. 

تَأْمُرُونَ  fiili,  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

يُر۪يدُ اَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِه۪ۗ

 

Ayet, önceki ayetteki  سَاحِرٌ ’a ait sıfat cümlesi olduğu için fasılla gelmiştir. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki   يُخْرِجَكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِه۪ۗ  cümlesi, masdar teviliyle  يُر۪يدُ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak nasb mahallindedir.

Masdar-ı müevvel müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

 

 فَمَاذَا تَأْمُرُونَ

 

Öncesine matuf olan bu cümle, istifham üslubunda talebî inşâî isnadtır.  مَاذَا  istifhâm edatı olarak  تَأْمُرُون  fiilinin mukaddem mef’ûlü konumundadır.  

تَأْمُرُونَ  ifadesi müşavere etmek anlamındaki مُاَمَرَ ‘dan gelmektedir; nehyin zıttı olan emirden türemiş de olabilir. Böylece Allah, Firavun’u tamamen kaplayan aşırı dehşet ve şaşkınlık yüzünden, köleleri amir, rabblerini de memur konumuna getirmiş olmaktadır. 

مَاذَا  kelimesi ya masdar, yani  أيٌََ أمْرٍتَأْمُرُونَ (Ne emredersiniz?) manasında olduğundan, ya da  أمَرْتُكَ خيرًا  (sana hayrı emrettim) cümlesindeki gibi mef‘ûlun bih olduğundan dolayı mansubdur. (Keşşâf)