Şuarâ Sûresi 36. Ayet

قَالُٓوا اَرْجِهْ وَاَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۙ  ...

Dediler ki: "Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder."
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ki ق و ل
2 أَرْجِهْ onu beklet ر ج و
3 وَأَخَاهُ ve kardeşini ا خ و
4 وَابْعَثْ ve gönder ب ع ث
5 فِي
6 الْمَدَائِنِ kentlere م د ن
7 حَاشِرِينَ toplayıcılar ح ش ر
 
Hz. Mûsâ’ya verilen mûcizeler karşısında şaşkına dönen Firavun, çevresindekilerin bundan etkilenmesini önlemek için Mûsâ’yı onlara becerikli, büyük bir sihirbaz olarak tanıtmaya çalıştı. Sihir yoluyla halkı tesir altına alıp yurtlarından çıkararak orada kendi hükümranlığını kurmak istediğini söyledi ve bunu önlemek için neler yapılabileceğine dair çevresindekilerin görüşlerine başvurdu. Onlar da ülkedeki bütün yetenekli sihirbazları toplayarak Mûsâ’ya karşı mücadele etmesini tavsiye ettiler. Bunun üzerine Firavun gereken emri verdi; ülkenin her tarafına görevliler gönderilerek sihirbazlar toplandı. Karşılaşma zamanı olarak da halkın bir araya toplandığı bayram günü kuşluk vakti tayin edildi (krş. Tâhâ 20/59). O dönemde Mısır’daki mevcut kültürde sihrin önemli yeri vardı; sihirbazlar bu kültürün rahipleri olarak saygın bir konuma sahipti. Dolayısıyla onların Hz. Mûsâ’ya galip gelmeleri, halkın gözünde bu konumlarını daha da pekiştirecekti. Bu sebeple devlet ileri gelenleri “Sihirbazlar üstün gelirlerse –ki ümidimiz budur– herhalde onların yolundan gideriz” diyerek halka moral vermeye çalıştılar (41-51. âyetlerin açıklaması için bk. A‘râf 7/113-126).
 

قَالُٓوا اَرْجِهْ وَاَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۙ

 

Fiil cümlesidir. قَالُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

Mekulü’l-kavli  اَرْجِهْ وَاَخَاهُ ‘dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اَرْجِهْ  illet harfinin hazfi ile mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

وَ  atıf harfidir.  اَخَاهُ  harfle îrab olan beş isimden biri olup nasb alameti eliftir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

ابْعَثْ  atıf harfi  وَ ‘la  اَرْجِهْ ‘a matuftur.  ابْعَثْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

فِي الْمَدَٓائِنِ  car mecruru  ابْعَثْ  fiiline mütealliktir.

حَاشِر۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

اَرْجِهْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi رجو ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder. 

حَاشِر۪ينَ  sülâsi mücerredi حشر  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالُٓوا اَرْجِهْ وَاَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۙ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Allah Teâlâ, Firavun toplumunun önde gelenlerinin sözlerini bildirmektedir.

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlenin mekulü’l-kavli   اَرْجِهْ وَاَخَاهُ  cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

وَاَخَاهُ ’daki  وَ , vâvu’l-maiyyedir.

Mekulü’l-kavle matuf olan  وَابْعَثْ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۙ  cümlesi de emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

فِي الْمَدَٓائِنِ  ifadesindeki  ف۪ي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla şehirler, içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü şehir hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Ancak bütün şehirlerin her yerini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.

Mef’ûl olan  حَاشِر۪ينَۙ ’deki tenvin kesret ve nev ifade eder.

Araf’ta  أرْسِلْ , Şuarâ’da ise  وَابْعَثْ  buyurulmaktadır. Çünkü Araf Suresinde  إرْسَلْ (gönderme) fiili çokça tekrarlanmaktadır. Bu fiil, türevleriyle birlikte Araf’ta 30 kez; Şuarâ’da ise 17 kez tekrarlanmaktadır. Dolayısıyla  إرْسَلْ ’in, Şuarâ’dan farklı olarak Araf Suresinde zikredilmesi uygun düşmüştür. Öte yandan Şuarâ’daki bağlam  أرْسِلْ (Gönder) değil de, ابْعَثْ (Gönder!) fiilini gerekli kılmaktadır. Çünkü  بْعَثْ  kelimesi göndermenin yanı sıra bir şeyi kaldırmak, harekete geçirmek anlamlarına gelir. Şuarâ sûresindeki meydan okuma ile yüzleşmenin şiddetli olması, Firavun toplumunun önde gelenlerinin  وَابْعَثْ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۙ (Ve şehirlere toplayıcılar gönder!) demesini gerekli kılmıştır. Onlar göndermekle yetinmediler. Aksine kendisinden elçiliğin yanında toplumu kışkırtma görevini de yürütecek toplayıcılar göndermesini istediler. Zira gönderilen bu toplayıcıların bir görevi de insanları Musa’ya karşı kışkırtmaktı. Bu anlamı  أرْسِلْ  lafzı vermemektedir. Dolayısıyla her bağlam, içinde zikredilen lafzı gerekli kılmıştır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Ta’bîru’-l Kur’anî, s. 329)