Şuarâ Sûresi 37. Ayet

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَل۪يمٍ  ...

“Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَأْتُوكَ sana getirsinler ا ت ي
2 بِكُلِّ bütün ك ل ل
3 سَحَّارٍ büyücüleri س ح ر
4 عَلِيمٍ bilgin ع ل م
 
Hz. Mûsâ’ya verilen mûcizeler karşısında şaşkına dönen Firavun, çevresindekilerin bundan etkilenmesini önlemek için Mûsâ’yı onlara becerikli, büyük bir sihirbaz olarak tanıtmaya çalıştı. Sihir yoluyla halkı tesir altına alıp yurtlarından çıkararak orada kendi hükümranlığını kurmak istediğini söyledi ve bunu önlemek için neler yapılabileceğine dair çevresindekilerin görüşlerine başvurdu. Onlar da ülkedeki bütün yetenekli sihirbazları toplayarak Mûsâ’ya karşı mücadele etmesini tavsiye ettiler. Bunun üzerine Firavun gereken emri verdi; ülkenin her tarafına görevliler gönderilerek sihirbazlar toplandı. Karşılaşma zamanı olarak da halkın bir araya toplandığı bayram günü kuşluk vakti tayin edildi (krş. Tâhâ 20/59). O dönemde Mısır’daki mevcut kültürde sihrin önemli yeri vardı; sihirbazlar bu kültürün rahipleri olarak saygın bir konuma sahipti. Dolayısıyla onların Hz. Mûsâ’ya galip gelmeleri, halkın gözünde bu konumlarını daha da pekiştirecekti. Bu sebeple devlet ileri gelenleri “Sihirbazlar üstün gelirlerse –ki ümidimiz budur– herhalde onların yolundan gideriz” diyerek halka moral vermeye çalıştılar (41-51. âyetlerin açıklaması için bk. A‘râf 7/113-126).
 

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَل۪يمٍ

 

فَ  karînesi olmadan gelen  يَأْتُوكَ  cümlesi şartın cevabıdır. 

يَأْتُوكَ  illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

بِكُلِّ  car mecruru  يَأْتُوكَ  fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. سَحَّارٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  عَل۪يمٍ  kelimesi  سَحَّارٍ ‘ın sıfatı olup lafzen mecrurdur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:  1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

سَحَّارٍ  ve  عَل۪يمٍ  kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَل۪يمٍ

 

ف  karinesi olmadan gelen  يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَل۪يمٍ  cümlesi, mahzuf şartın cevabıdır. Meczum muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.   

سَحَّارٍ ’deki tenvin nev ve kesret içindir.  عَل۪يمٍ  kelimesi  سَحَّارٍ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Sıfat-ı müşebbehe kalıbındaki  عَل۪يمٍ , mübalağa ifade eder.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

‘Geldi’ manasındaki  أتي  fiili  بِ  harf-i ceriyle ‘getirmek’ manasını kazanır. Bu, tazmin sanatıdır.

(İleri gelenler) Firavun’un  إنَّ هَذاَ لَسَاحِرٌ [Bu, öyle bir büyücü ki…”] (Şu‘arâ 26/34) ifadesine  بِكُلِّ سَحَّارٍ  [ne kadar usta büyücü varsa] ifadesiyle karşılık vermişlerdir. Firavun’u sakinleştirip tedirginliğine son vermek için, kelimeyi sihrin her türlüsünü içine alan bir lafızla ve mübalağa sıygasıyla getirmişlerdir. (Keşşâf) 

Sana çok bilgili bütün sihirbazları getirsinler, yani bu fende üstün olanları demektir. İbn Âmir, Ebû Amr ve Kissâî, imâle ile  سَحَّيْرٍ  okumuşlardır. بِكُلِّ سَاحِرٍ  şeklinde de okunmuştur.(Beyzâvî)