Şuarâ Sûresi 45. Ayet

فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَۚ  ...

Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَأَلْقَىٰ attı ل ق ي
2 مُوسَىٰ Musa
3 عَصَاهُ asasını ع ص و
4 فَإِذَا birden
5 هِيَ o
6 تَلْقَفُ yutmağa başladı ل ق ف
7 مَا şey(ler)i
8 يَأْفِكُونَ onların uydurdukları ا ف ك
 

فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ 

 

Ayet atıf harfi  فَ  ile makablindeki  فَاَلْقَوْا ‘a matuftur.  اَلْقٰى  elif üzere fetha ile mebni mazi fiildir.  مُوسٰى  fail olup gayri munsarif olduğu için elif üzere mukadder damme ile merfûdur.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar. Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte Arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

عَصَا  mef’ûlü bih olup maksûr isim olduğu için mukadder fetha ile mansubdur.

Maksûr isimler: Sondan bir önceki harfi fethalı olup son harfi (ى) olan isimlere “maksûr isimler” denir. Maksûr isimler genellikle (ى) ile biter. Fakat çok az olarak (ا) ile biten maksûr isimler de vardır. Maksûr isimlerin sonunda yer alan bu harflere “elif-i maksûre” denir.  اَلْفَتَى – اَلْعَصَا  gibi.

Maksûr isimlerin îrab durumu şöyledir: Merfû halinde takdiri damme ile mansub halinde takdiri fetha ile mecrur halinde takdiri kesra ile îrab edilir. Yani maksûr isimler merfû, mansub, mecrur hallerinde hep takdiri olarak (takdiren) îrab edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَاِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَۚ

 

Cümle atıf harfi  فَ  ile makabline matuftur. 

اِذَا  mufacee harfidir.  اِذَا  isim cümlesinin önüne geldiğinde “birdenbire, ansızın” manasında mufacee harfi olur. 

Munfasıl zamir  هِيَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  تَلْقَفُ  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.

تَلْقَفُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.

Müşterek ism-i mevsûl  مَا  mef’ûlü bih olup mahallen mansubdur. Aid zamir mahzuftur. Takdiri, يأفكونه  şeklindedir. İsm-i mevsûlun sılası  يَأْفِكُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

يَأْفِكُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَۚ

 

Cümle önceki ayettteki  فَاَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ  cümlesine atıf harfi  فَ  ile atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, s. 107) 

Makabline takip anlamı ihtiva eden  فَ  ile atfedilen sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi  فَاِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ , faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

اِذَا ; müfacee harfidir. Aniden olan beklenmedik durumları ifade eder. Özellikle  فَ  ile birlikte kullanıldığı zaman cümleye, “ansızın, bir de bakarsın ki hayret verici bir durum” anlamları katar.

Müsnedin mazi fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, hudûs, sebat ve istikrar ifade etmiştir.

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ’in sılası olan  يَأْفِكُونَ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Bu ayette 32. ayetin ilk bölümü Musa kelimesi dışında tekrarlanmıştır. Bu tekrarda tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

تَلْقَفُ  yutmak manasınadır. Hafs şedde ile  تلقَّف  şeklinde okumuştur. Uydurdukları şeyleri yaldızlayarak ve süsleyerek ters yüz ettikleri iplerinin ve sopalarının koşturan yılanlar gibi hayal ettirdikleri şeyleri ya da yalanlarını yutuyor ki mübalağa için uydurdukları şeyleri demektir. (Beyzâvî)