Şuarâ Sûresi 5. Ayet

وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمٰنِ مُحْدَثٍ اِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِض۪ينَ  ...

Rahmân’dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا ve
2 يَأْتِيهِمْ onlara gelmez ا ت ي
3 مِنْ hiçbir
4 ذِكْرٍ Zikir (uyarı) ذ ك ر
5 مِنَ -dan
6 الرَّحْمَٰنِ Rahman- ر ح م
7 مُحْدَثٍ yeni ح د ث
8 إِلَّا
9 كَانُوا olmadıkları ك و ن
10 عَنْهُ ondan
11 مُعْرِضِينَ yüz çevirici ع ر ض
 

6. âyet, inkârcıların şimdi yalan saydıkları gerçeklerle bir gün karşı karşıya kalacaklarını haber vererek onları tehdit etmektedir. Halbuki akıllarını kullansalar inkâr ettikleri şeylerin gerçek olduğunu onlara gösterecek nice deliller vardır. Hayata elverişli kılınmış olan yerküre ve onda her türden bitkilerin, canlıların üremesi Allah’ın varlığını ve kudretini gösteren apaçık deliller değil midir? Şüphe yok ki toprağı, suyu, havası ve iklimi aynı olan bir arazi üzerinde bitki türlerinin yaratılmasında; tadı, rengi ve şekli ayrı olan meyve ve ürünlerin meydana gelmesinde üstün bir iradenin, sonsuz bir bilgi, hikmet ve kudretin mevcudiyetini gösteren deliller vardır. Bununla birlikte insanların çoğu inanmaz. Oysa 9. âyette ifade buyurulduğu gibi Allah’ın gücü de rahmeti de sonsuzdur; inkârlarından dolayı onları cezalandırma gücüne sahip olduğu gibi, tövbe edip iman eden ve iyi işler yapanları bağışlayacak merhamete de sahiptir.

 

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 144-145
 

وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمٰنِ مُحْدَثٍ اِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِض۪ينَ

 

وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَأْت۪يهِمْ  fiili  ى  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir  هِمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen merfûdur.

 مِنْ  harfi zaiddir.

ذِكْرٍ  lafzen mecrur,  يَأْت۪يهِمْ ‘in faili olarak mahallen merfûdur.  مِنَ الرَّحْمٰنِ  car mecruru ذِكْرٍ ‘in mahzuf sıfatına mütealliktir.  مُحْدَثٍ  kelimesi ذِكْرٍ ‘in sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اِلَّا  istisna edatıdır.  كَانُوا  damme üzere mebni nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

Zamir olan çoğul  و ’ı  كَانَ ’nin ismi olup mahallen merfûdur.  عَنْهُ  car mecruru  مُعْرِض۪ينَ ’ye mütealliktir.

مُعْرِض۪ينَ  kelimesi  كَانُوا ‘nun haberi olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar.

مُعْرِض۪ينَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babından ism-i faildir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمٰنِ مُحْدَثٍ اِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِض۪ينَ

 

وَ  atıf,  مَا  nafiyedir. Ayet, önceki ayetteki …إن نشأ  cümlesine atfedilmiştir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Ayet, kasr ve zaid harf olmak üzere iki unsurla tekid edilmiştir.

Muzari fiil ile gelmesi teceddüd ve istimrar ifade eder. (Âşûr)

Nefy harfi  مَا  ve  istisna harfi  اِلَّا  ile oluşan kasr, hal sahibiyle hali arasındadır. 

Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfat olan kasr üslubu, onların  الرَّحْمٰنِ ’dan yeni bir zikir gelmesiyle, muhakkak yüz çevirdiklerini, kesin bir dille belirtmiştir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rahmân isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır. 

مِنْ ذِكْرٍ , lafzen mecrur mahallen merfû olarak  تَأْت۪يهِمْ  fiilinin failidir.  مِنْ  tekid ifade eden zaid harftir.

مِنْ ذِكْرٍ deki  مِنْ  umumun nefyini tekid eder.  مِنَ الرَّحْمٰنِ  daki مِنَ da ibtidaiyyedir. (Âşûr)

Ayet-i kerîme’de geçen  مُحْدَثٍ  lâfzı, sıfat-ı kâşifedir. (Celâleyn Tefsiri) 

مُحْدَثٍ  kelimesi, مِنْ ذِكْرٍ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

Bu ayet, Peygamberimizin yüksek fazilet ve şerefine ve kavminin kendisine karşı olan tutumlarının pek çirkin olduğuna delalet etmektedir.  الرَّحْمٰنِ  ünvanının zikredilmesi de, onların şenaatlerinin pek büyük ve cinayetlerinin pek korkunç olduğunu göstermek içindir. (Ebüssuûd)

كَانُوا۟ عَنۡهُ مُعۡرِضِینَ  cümlesi,  يَأْت۪يهِمْ  fiilindeki mef’ûlden hal-i müekkide olarak ıtnâbdır. و ’la gelmeyen bu hal cümlesi bu durumun sürekli bir özellik olduğuna işaret eder. Hal sahibinin durumunu tekid ifade ettiği için fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Tekid edici halin başına  وَ  gelmez.

كَان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  عَنۡهُ , önemine binaen amili olan  كَان ’nin haberine takdim edilmiştir.

كَانَ ’nin haberi  مُعْرِض۪ينَ , ism-i fail kalıbında gelerek bu özelliğin onlarda sabit olduğuna işaret etmiştir.

كَانَ ’nin haberinin ism-i fail kalıbıyla gelmesi durumun devamlılığına işaret etmiştir. İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsufa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80) 

İsm-i fail, şimdiki zamanda hakikat, geçmiş ve gelecek zamanda ise mecaz anlamı ifade etmektedir. İsm-i fail; fiili yapan kişiye veya fiilin kendisinden meydana geldiği şeye delalet etmesi için “fâ‘ilun” vezninde sübut (devamlılık) değil, hudûs (geçicilik) anlamı ifade eden türemiş bir isimdir.

İsm-i fail, muzâf olup âmil olmadığında daha çok sübut (devamlılık) anlamı ifade eder. Bu durumda izafet, hakiki izafet olur. O zaman da ism-i fail, âmil olup izafeti lafzî olan sübut anlamlı sıfat-ı müşebbehe ile karıştırılmaktadır. Nahivcilerin; “ism-i fail’in teceddüt (yenilenme) anlamı ifade ettiği” şeklindeki görüşlerinin İbn Hişâm ve İbn Mâlik’de haklı gerekçeleri var gibi gözüküyor. Zira ism-i faili hareke ve sükun bakımından fiil gibi değerlendirmektedirler. İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)

كَانَ  fiili, bir cinste var olan bir vasıf ile ilgili kullanılması durumunda  söz konusu vasfın o cinsin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgular ve ona dikkat çeker. (Râgıb el-İsfahânî)

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Mûsâ , Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan, s. 124)

İsm-i fail kişinin elinde olan fiillerden yapılır. İrade dışında olan fiillerden ism-i fail yapılmaz. Bu tür fiillerin ism-i failini sıfat-ı müşebbehe üstlenir.

(KSÜ. İlahiyat Fakültesi Dergisi 10 (2007) s. 55 - 90 Arapçada İsm-i Fail Ve İşlevleri Yrd.Doç.Dr. M.Akif Özdoğan)

Bu ayet, Peygamberimizin yüksek fazilet ve şerefine ve kavminin kendisine karşı olan tutumlarının pek çirkin olduğuna delalet etmektedir. Rahmân unvanının zikredilmesi de, onların şenaatlerinin pek büyük ve cinayetlerinin pek korkunç olduğunu göstermek içindir. Zira Allah (cc) tarafından mutlak olarak onlara gelen şeylerden yüz çevirmeleri, ne kadar feci ve çirkindir. Allah'ın rahmeti mucibince ve sırf onların menfaati için gelen şeylerden yüz çevirmeleri ise daha feci ve daha çirkindir. (Ebüssûd)