اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الْاَرْضِ كَمْ اَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ
6. âyet, inkârcıların şimdi yalan saydıkları gerçeklerle bir gün karşı karşıya kalacaklarını haber vererek onları tehdit etmektedir. Halbuki akıllarını kullansalar inkâr ettikleri şeylerin gerçek olduğunu onlara gösterecek nice deliller vardır. Hayata elverişli kılınmış olan yerküre ve onda her türden bitkilerin, canlıların üremesi Allah’ın varlığını ve kudretini gösteren apaçık deliller değil midir? Şüphe yok ki toprağı, suyu, havası ve iklimi aynı olan bir arazi üzerinde bitki türlerinin yaratılmasında; tadı, rengi ve şekli ayrı olan meyve ve ürünlerin meydana gelmesinde üstün bir iradenin, sonsuz bir bilgi, hikmet ve kudretin mevcudiyetini gösteren deliller vardır. Bununla birlikte insanların çoğu inanmaz. Oysa 9. âyette ifade buyurulduğu gibi Allah’ın gücü de rahmeti de sonsuzdur; inkârlarından dolayı onları cezalandırma gücüne sahip olduğu gibi, tövbe edip iman eden ve iyi işler yapanları bağışlayacak merhamete de sahiptir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 144-145
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الْاَرْضِ كَمْ اَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ
Hemze istifham harfidir. Ayet atıf harfi وَ ile mukadder istînâfa matuftur. Takdiri; أجحدوا (İnkar mı ettiler?) şeklindedir.
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.
يَرَوْا fiili نْ ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اِلَى الْاَرْضِ car mecruru يَرَوْا fiiline mütealliktir. كَمْ soru ismi mukaddem mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
اَنْبَتْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
ف۪يهَا car mecruru اَنْبَتْنَا fiiline mütealliktir. مِنْ كُلِّ car mecruru كَمْ ‘in temyizidir.
Temyiz; kendisinden önce geçen mübhem (manası açık olmayan) bir ismin manasına açıklık getiren camid, nekre bir isimdir. Yani; çeşitli manalar kastedilmeye elverişli önceki isim veya cümleden asıl maksadın ne olduğunu açıklamak üzere zikredilen camid (türememiş), mansub ve nekre isme temyiz denir. Temyizin manasını açıkladığı önceki isme veya cümleye de mümeyyez denir. Temyiz harf-i cerli ve izafetle gelmediği müddetçe mansubdur. Mümeyyezin îrabı ise cümledeki yerine göredir. Temyiz Türkçeye “bakımından, …yönünden” şeklinde tercüme edilebilir. Temyizi bulmak için “ne bakımdan, hangi açıdan?” soruları sorulur.Temyiz ikiye ayrılır:
1. Melfûz mümeyyez: Söylenmiş, cümlede görülen mümeyyez.
2. Melhûz mümeyyez: Düşünülen, cümlede açık olarak görülemeyen mümeyyez.
(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
زَوْجٍ muzâfun ileyh olarak kesra ile mecrurdur. كَر۪يمٍ kelimesi زَوْجٍ sıfat olup kesra ile mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat
2. Sebebi sıfat
HAKİKİ SIFAT
1. Müfred olan sıfatlar
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. MÜFRED OLAN SIFATLAR
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الْاَرْضِ
Atıfla gelen اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الْاَرْضِ cümlesi, mukadder istînâfa matuftur. Takdiri أجحدوا (İnkâr mı ettiler?) şeklindedir.
Hemze takrîri istifham harfidir. Menfi muzari fiil sıygasındaki cümle, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen kınama ve azarlama manası murad edildiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca mütekellimin Allah Teâlâ olması sebebiyle cümlede tecâhül-i ârif sanatı vardır.
Bu cümle kınama ifade eder. Bu soru, ibret gözüyle bakmadıklarından dolayı onları kınamak için sorulmuştur. (Safvetü’t Tefâsir)
كَمْ اَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ
Beyanî istinaf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Soru harfi olan كَمْ haberiyyedir. اَنْبَتْنَا fiilinin mukaddem mef’ûlü olarak mahallen mansubdur ve çokluktan kinayedir.
Müspet mazi fiil sıygasındaki cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اَنْبَتْنَا azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Fâdıl Sâlih Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 467)
مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ ibaresi كَمْ ‘in temyizidir.
زَوْجٍ kelimesinin nekre gelişi kesret, nev ve tazim ifade eder.
مِنْ كُلِّ deki مِنْ tebidiyyedir. (Âşûr)
كَر۪يمٍ kelimesi زَوْجٍ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)
كَمْ kelimesi mebni bir isimdir, daima cümle başında bulunur. Müphemdir, temyize muhtaçtır. İstifham manası taşır. Fakat Kur’an’da bu manada kullanılmamıştır. Pek çok manasında haber olarak gelir, ekseriyetle iftihar makamında kullanılır. (Suyuti/İtkan)
Ayet-i kerîme’de geçen كَمْ lafzı, haberiyye olup كثيراً manasındadır. Keşşâf)
Ayetteki كُلِ kelimesi, bütün bitki çeşitlerini etraflıca içine aldığına delalet eder, كَمْ (kaç) lafzı ise kuşatanların son derece çok olduğuna delalet eder. İşte Cenab-ı Hakk'ın bu iki kelimeyi birlikte kullanmasının hikmeti budur. O, bunları kudretinin mükemmelliğini göstermek için peş peşe kullanmıştır. (Fahreddin er-Râzî)
كَر۪يمٍ her şeyin iyisi, a'lâsı, faydalısına, زَوْجٍ burada sınıf, cins, neve, نَبْتًا görünüşte sadece bitkilere has gibi görünürse de hayvanlara ve insanlara da işaret eder. Zira hepsinde artma gücü vardır. Bununla beraber yalnız bitkileri düşünmek de yeterlidir. Yani o yeryüzünde sınıf sınıf her türlüsünden ne kadar güzel ve faydalı bitkiler bitirmişiz ve bitirmekteyiz? Baksalar ya! Gerçekten yeryüzündeki o çeşit çeşit bitkileri güzel bir sınıflandırma ile gözden geçirmeli de bir bakmalı; o ne kadar hoş, ne kadar çeşitli, ne kadar faydalı çiftler? Aynı çevre içinde o türlü renkler, o türlü şekiller, türlü çiçekler ve meyveler türlü özellikleriyle o kadar değişik sınıflar, cinsler, neviler, çeşitler, o güzel çiftler nasıl tertip ve tanzim olunup çıkıyor? Hem ölüp kuruduktan sonra yeniden yeniye kaç kereler bitirilip bitirilip duruyor. Hiç bu mükemmel sanat, kör bir doğanın kendi kendine gelişmesi ile olur mu? (Elmalılı)