Şuarâ Sûresi 82. Ayet

وَالَّـذ۪ٓي اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ ل۪ي خَط۪ٓيـَٔت۪ي يَوْمَ الدّ۪ينِۜ  ...

“O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَالَّذِي ve O’dur
2 أَطْمَعُ umduğum ط م ع
3 أَنْ
4 يَغْفِرَ afftmesini غ ف ر
5 لِي beni
6 خَطِيئَتِي hatamı خ ط ا
7 يَوْمَ günü ي و م
8 الدِّينِ din (ceza) د ي ن
 

Bu âyetlerin zâhirinden anlaşıldığı üzere Hz. İbrâhim’in kavmi ay, güneş ve yıldızlara veya bunların yerdeki sembolü olan putlara tapıyorlardı. Bu toplumun gökyüzündeki en büyük tanrıları güneş, yeryüzündeki en büyük tanrıları ise onun temsilcisi olan Baal adındaki put idi. Onlara göre insanların hayatını putlar yönetiyordu, yaratma ve yok etme işini de zaman yapıyordu (İbn Âşûr, XIX, 141). İşte Hz. İbrâhim, kavminin Allah’ı bırakıp da tapmış oldukları bütün tanrıların uydurma, onlara tapanların da yanlış yolda olduklarına işaret etmiş, bundan sonra da gerçek ve tapılmaya lâyık olan tanrının yaratan, hidayete erdiren, yediren, içiren, şifa veren, öldüren, hayat veren ve kıyamet gününde günahları bağışlayan Allah Teâlâ olduğuna dikkat çekmiştir.

 


 

وَالَّـذ۪ٓي اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ ل۪ي خَط۪ٓيـَٔت۪ي يَوْمَ الدّ۪ينِۜ

 

Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّـذ۪ٓي  atıf harfi و la makabline matuftur. İsm-i mevsûlun sılası  اَطْمَعُ dır. Îrabdan mahalli yoktur.

اَطْمَعُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انَا dir.

اَنْ  masdar harfidir. Fiili muzarinin başına  اَنْ  harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdar-ı müevvel cümlesi)” denmektedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنْ  ve masdar-ı müevvel mahzuf  ب  harf-i ceriyle birlikte  اَطْمَعُ  fiiline mütealliktir. 

يَغْفِرَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو dir. 

ل۪ي  car mecruru يَغْفِرَ  fiiline mütealliktir.  خَط۪ٓيـَٔت۪ي  mef’ûlun bih olup mukadder fetha ile mansubdur. Mütekellim zamiri  ى  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

يَوْمَ  zaman zarfı  يَغْفِرَ  fiiline mütealliktir.  الدّ۪ينِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 

وَالَّـذ۪ٓي اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ ل۪ي خَط۪ٓيـَٔت۪ي يَوْمَ الدّ۪ينِۜ

 

Önceki ayette geçen, sıfat konumundaki  الَّذ۪ي ’ye atfedilen dördüncü ism-i mevsûl  اَلَّذ۪ي ’nin sılası olan  اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ ل۪ي خَط۪ٓيـَٔت۪ي يَوْمَ الدّ۪ينِۜ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Muzari fiil hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki   يَغْفِرَ ل۪ي خَط۪ٓيـَٔت۪ي يَوْمَ الدّ۪ينِۜ  cümlesi, takdir edilen  بِ  ile birlikte  يَغْفِرَ  fiiline mütealliktir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  ل۪ي , ihtimam için mef’ûle takdim edilmiştir.

Masdar-ı müevvel, müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Birçok ayette (75. ayetten itibaren) Hz. İbrahim, muhataplarını ikna etmek için Allah’ın birçok sıfatını sıralamıştır. Bu üslup, istidrâc sanatıdır. Ayrıca bu sıfatların sayılması taksim sanatıdır.

Az sözle çok anlam ifade etmek üzere izafet formunda gelen  يَوْمِ الدّ۪ينِ , karşılıkların verildiği gün, kıyamet günü anlamındadır. 

خَط۪ٓيـَٔت۪ي  (hatamı) ifadesi  خطاياي  (hatalarımı) şeklinde de okunmuştur; kendisinden nadiren sadır olan bazı küçük günahları kastetmektedir; zira peygamberler, âlemler (yani tüm insanlık) için seçilmiş günahsız kişilerdir. (Keşşâf) 

Nehhâs dedi ki: “Günah”ın, “günahlar” anlamında kullanılması Arapçada bilinen bir husustur. Kıraat alimleri Yüce Allah'ın: [Böylelikle günahlarını itiraf edecekler.] (Mülk, Suresi, 11) ayetinde “günah” kelimesi tekil olmakla birlikte çoğul olarak; günahlar anlamındadır. (Kurtubî)

İstidrâc; muhatabı fethetmek için onu etkileyecek, yakınlaştıracak veya korkutup rağbet ettirecek, vazgeçirecek, teşvik edecek şeyleri aniden değil de alıştıra alıştıra söyleme sanatıdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)