فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْۙ اَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ اَجْمَع۪ينَ
Semûd kavmi ve Sâlih peygamber hakkında daha önce ilgili yerlerde bilgi verilmişti (bk. A‘râf 7/73-79; Hûd 11/61-68; Şuarâ 26/141-159). Müfessirler, 45. âyette birbiriyle çekiştiği bildirilen iki gruptan birinin Sâlih peygambere iman eden güçsüzler ve zayıflar, diğerinin ise ona inanmayan güçlü, mağrur kimseler olduğunu belirtmişlerdir (bk. Taberî, XIX, 170; ayrıca krş. A‘râf 7/75). 48. âyette geçen şehirden maksat Hz. Sâlih’in yaşadığı ve peygamber olarak görev yaptığı Hicr şehridir (bk. Hicr 15/80; Taberî, XIX, 172). Bu şehirdeki dokuz elebaşından oluşan bir grup, geceleyin bir baskınla, uğursuz saydıkları Sâlih aleyhisselâm ve ailesini öldürüp yok etmeyi (peygamber ve ona inananların inkârcılar tarafından uğursuz sayılması hakkında bk. A‘râf 7/131); kan davasında bulunacak olan akrabasına da, “Biz Sâlih ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik” veya farklı kıraate göre, “Onun ailesini kimin öldürdüğünü görmedik” demeyi planlamıştır. Onlar bu planları kurarlarken Sâlih kendisine inananlarla birlikte yurdu terkedip kurtulmuş, Semûd kavmi ise şiddetli bir depremle yok olup gitmiştir (bk. A‘râf 7/78; Hûd 11/66-67).
Bu kıssada Hz. Peygamber için bir teselli, Kureyş müşrikleri için de bir ikaz vardır. Çünkü Semûd kavminin Sâlih peygamber hakkında düşündüklerinin aynını, Kureyşliler Hz. Peygamber hakkında düşünmüşler ve onu yok etme teşebbüsünde bulunmuşlardır (bilgi için bk. Enfâl 8/30).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 197-198
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْۙ
فَ istînâfiyyedir. انْظُرْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
كَيْفَ istifhâm ismi, كَانَ ’nin mukaddem haberi olarak mahallen mansubdur.
عَاقِبَةُ kelimesi كَانَ ’nin muahhar ismi olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. مَكْرِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ اَجْمَع۪ينَ
İsim cümlesidir. اَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.
نَا mütekellim zamiri اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. دَمَّرْنَاهُمْ cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. اَنَّ ve masdar-ı müevvel mahzuf ب harf-i ceriyle عَاقِبَةُ’e mütealliktir.
دَمَّرْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
قَوْمَهُمْ atıf harfi وَ ’la makablindeki zamire matuftur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَجْمَع۪ينَ kelimesi دَمَّرْنَاهُمْ ’deki zamiri veya قَوْمَ için manevi tekid olup nasb alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
Tekid: Tabi olduğu kelimenin veya cümlenin manasını kuvvetlendiren, pekiştiren, manasındaki kapalılığı gideren ve aynı irabı alan sözdür. Tekide “tevkid” de denilir. tekid eden kelimeye veya cümleye “tekid (müekkid- ٌمُؤَكِّد)”, tekid edilen kelime veya cümleye de “müekked (مَؤَكَّدٌ)” denir. tekid, çoğunlukla muhatabın zihninde iyice yerleşmesi veya onun tereddütünü gidermek için yapılan vurguya denir. Tekid, lafzî ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır.
Lafzi tekid: Harfin, fiilin, ismin hatta cümlenin tekrarı ile olur. Zamirler zamir ile tekid edilebilirler. Bu durumda sayı ve cinsiyet yönünden tekid müekkede uyar.
Manevi tekid : Manevi te’kit marifeyi tekit eder, belirli kelimelerle yapılır. Bu kelimeler: كُلُّ اَجْمَعُونَ , اَجْمَعِينَ’dir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
دَمَّرْنَا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi دمر ’dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْۙ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen olan ayet, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. كَيْفَ istifham ismi, كَانَ ’nin mukaddem haberidir. مَكْرِهِمْ ’e muzâf olan عَاقِبَةُ, nakıs fiil كَانَ ’nin muahhar ismidir. كَانَ ’nin dahil olduğu bu isim cümlesi, انْظُرْ fiilinin mef’ûlü konumundadır.
Sübut ifade eden isim cümlesi, istifham üslubunda geldiği halde soru kastı taşımayıp tehdit ve korkutma manasına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca cümlede tecâhül-i ârif sanatı vardır.
كَانَ ’nin haberi soru isimleri veya haber ifade eden كَمْ gibi başta gelmesi zorunlu isimlerden olursa, bu durumda haber, كَانَ ’den ve isminden önce gelir. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde كَانَ ’nin Fiili ve Kur'an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 93)
اَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ اَجْمَع۪ينَ
Müstenefe olarak fasılla gelen cümle عَاقِبَةُ ’dan bedeldir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Veya mahzuf bir mübtedadan haber olarak istînâfiyye olması da caizdir.
Tekid ve masdar harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede müsnedin mazi fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs temekkün ve istikrar anlamları katmıştır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve subût ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ, isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadir Suresi 1)
قَوْمَهُمْ kelimesi, دَمَّرْنَاهُمْ fiilinin mef’ûlüne matuftur. اَجْمَع۪ينَ kelimesi, zamir ve قَوْمَ için manevi tekiddir.
Cümle azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
دَمَّرْنَاهُمْ fiili تفعيل babındadır. Ayette, bu babın fiile kattığı çokluk anlamı barizdir.
أَنَّا دَمَّرۡنَـٰهُمۡ , mecrur kıraate göre başlangıçtır; fetha ile أَنَّا okuyan ise bunu, عَاقِبَةُ kelimesinden bedel veya هي تَدْمِرُهُمْ (o akıbet onların mahvedilmesidir) takdirinde olmak üzere hazf edilmiş bir mübtedanın haberi olarak merfû‘ yahut لِأنَّا (çünkü biz...) anlamına binaen ya da كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْۙ دَمَارَ (hilelerinin akıbeti helak oldu) anlamına gelecek şekilde كَانَ ’nin haberi olarak mansūb kılmıştır. (Keşşâf)