Kasas Sûresi 20. Ayet

وَجَٓاءَ رَجُلٌ مِنْ اَقْصَا الْمَد۪ينَةِ يَسْعٰىۘ قَالَ يَا مُوسٰٓى اِنَّ الْمَلَاَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ اِنّ۪ي لَكَ مِنَ النَّاصِح۪ينَ  ...

Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi. “Ey Mûsâ! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar. Şehirden hemen çık. Şüphesiz ben sana öğüt verenlerdenim” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَجَاءَ ve geldi ج ي ا
2 رَجُلٌ bir adam ر ج ل
3 مِنْ
4 أَقْصَى öbür ucundan ق ص و
5 الْمَدِينَةِ şehrin م د ن
6 يَسْعَىٰ koşarak س ع ي
7 قَالَ dedi ق و ل
8 يَا مُوسَىٰ Musa
9 إِنَّ şüphesiz ki
10 الْمَلَأَ ileri gelenler م ل ا
11 يَأْتَمِرُونَ aralarında konuşuyorlar ا م ر
12 بِكَ seni
13 لِيَقْتُلُوكَ seni öldürmek için ق ت ل
14 فَاخْرُجْ sen çık (git) خ ر ج
15 إِنِّي elbette ben
16 لَكَ sana
17 مِنَ -den(im)
18 النَّاصِحِينَ öğüt verenler- ن ص ح
 

Kıptî’yi kimin öldürdüğü ortaya çıkınca haber Mûsâ’nın durumundan rahatsız olan Firavun’a ulaştırıldı ve hemen yakalanması için gereken tedbir alındı. Hz. Mûsâ’nın iyiliğini düşünen bir kişi koşarak gelip bu durumdan onu haberdar etti ve şehirden çıkıp gitmesi için nasihatte bulundu. Bunun üzerine Hz. Mûsâ Medyen’e gitmek üzere şehri terketti.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 221
 

وَجَٓاءَ رَجُلٌ مِنْ اَقْصَا الْمَد۪ينَةِ يَسْعٰىۘ 

 

وَ  istînâfiyyedir.  جَٓاءَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  رَجُلٌ  fail olup lafzen merfûdur.

مِنْ اَقْصَا  car mecruru  جَٓاءَ  fiiline mütealliktir.  الْمَد۪ينَةِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. يَسْعٰى  fiili  رَجُلٌ ‘un sıfatı olup mahallen merfûdur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat  ; 1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar : Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَسْعٰى  fiili elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir.Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.    


 قَالَ يَا مُوسٰٓى اِنَّ الْمَلَاَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ 

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.

Mekulü’l-kavli  مُوسٰٓى اِنَّ الْمَلَاَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوك ‘dir. قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

يَا  nida harfidir.  مُوسٰٓى  münadadır. Müfred alem olup elif üzere mukadder damme ile mebni mahallen mansubdur. 

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada irab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. Burada münada müfred alem olduğu için mebni münadaya girer ve mahallen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

الْمَلَاَ  kelimesi  اِنَّ ‘nin ismi olup fetha ile mansubdur.  يَأْتَمِرُونَ  fiili  اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.  بِكَ  car mecruru  يَأْتَمِرُونَ  fiiline mütealliktir. 

لِ  harfi  يَقْتُلُوك  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel  يَأْتَمِرُونَ  fiiline mütealliktir. 

يَقْتُلُوك  fiili  نَ ‘un hazfi ile mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

يَأْتَمِرُونَ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi  أمر ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşâreket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.


 فَاخْرُجْ اِنّ۪ي لَكَ مِنَ النَّاصِح۪ينَ

 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir.  اخْرُجْ  mukadder şartın cevap cümlesidir. Takdiri;  إن أردت السلامة (Kurtulmak istiyorsan) şeklindedir.

اخْرُجْ  sükûn üzere emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انت ‘dir. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  ي mütekellim  zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  لَكَ  car mecruru  النَّاصِح۪ينَ ‘ye mütealliktir.

مِنَ النَّاصِح۪ينَ  car mecruru  اِنَّ ‘nin mahzuf haberine mütealliktir.  النَّاصِح۪ينَ ‘nin cer alameti  ى ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.

النَّاصِح۪ينَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  نصح  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَجَٓاءَ رَجُلٌ مِنْ اَقْصَا الْمَد۪ينَةِ يَسْعٰىۘ 

 

Meskutun anh sebebiyle ayet, mahzufa atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107) 

مِنْ اَقْصَا الْمَد۪ينَةِ  car mecruru  رَجُلٌ ’un mahzuf sıfatına veya  جَٓاءَ ’ye mütealliktir.

Müspet muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt ve tecessüm ifade eden  يَسْعٰىۘ  cümlesi رَجُلٌ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

جَٓاءَ - يَسْعٰىۘ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Müsnedün ileyh olan  رَجُلٌ  kelimesi bu cinsten belirsiz birini kastederek nekre gelmiştir. Çünkü o kişinin belirli olmasının getirdiği bir fayda yoktur. Anlatılmak istenen Musa’ya (as) haberin ulaşmasıdır. (Kur’an Işığında Belagat Dersleri Meânî İlmi)

يَسْعٰىۘ  ifadesi  رَجُلٌ  kelimesinin sıfatı olarak mahallen merfu olabilir. Ya da  مِنْ اَقْصَا الْمَد۪ينَةِ  kavli ile vasıflanarak tahsisleşmiş nekre olduğu için,  يَسْعٰىۘ  fiili  رَجُلٌ ’den hal de olabilir (Hal nekre, zül-hal ise ya marife ya da tahsisleşmiş nekre olur).  ِمِنْ اَقْصَا الْمَد۪ينَةِ  ifadesi doğrudan  جَٓاءَ  fiiline bağlanırsa bu durumda  يَسْعٰىۘ  fiili sadece sıfat olur, hal olamaz. (Keşşâf)

Müfessirlerin çoğu, ayette bahsedilen bu adamın Firavun hanedanından iman etmiş bir kimse olduğu kanaatindedirler. İşte onun bu şefkatinden ötürü, Hazret-i Musa'yı o toplumun kendisini öldürmek için ve kendisi hakkında görüştüklerini haber vermek, Hazret-i Musa'yı ikaz etmek için koşup ona geldi. (Fahreddin er- Râzî)


 قَالَ يَا مُوسٰٓى اِنَّ الْمَلَاَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ 

 


İstînâfiye  olarak fasılla gelen cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Allah Teâlâ, koşarak gelen adamın sözlerini bildiriyor.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  يَا مُوسٰٓى اِنَّ الْمَلَاَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ , nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Nidanın cevabı olan  اِنَّ الْمَلَاَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ  cümlesi,  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Müspet muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade eden يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ  cümlesi, اِنَّ ‘nin haberidir.

لِيَقْتُلُوكَ  fiiline dahil olan lam-ı ta’lil akabindeki  يَقْتُلُوكَ  cümlesini gizli  اَنْ ’le nasb ederek sebep bildiren masdara çevirmiştir.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel  لِ  harfiyle birlikte  يَأْتَمِرُونَ  fiiline mutealliktir.

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir.  İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

 اِنَّ الْمَلَاَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ  [İleri gelenler, seni öldürmek için hakkında meşveret ediyorlar] cümlesinde, durumun gereğine uygun olarak  اِنَّ  ve lam ile pekiştirme yapılmıştır. (Safvetü’t Tefasir)


فَاخْرُجْ 

 

فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olan rabıta harfidir. Takdiri  إن أردت السلامة  (Eğer bununla kurtulmak istiyorsan …) olan şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Cevap cümlesi olan  فَاخْرُجْ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Mukadder şart ve mezkûr cevabından müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.


اِنّ۪ي لَكَ مِنَ النَّاصِح۪ينَ

 

Ta’liliye olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatı babındandır. 

اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  مِنَ النَّاصِح۪ينَ  mahzuf habere mütealliktir. Car mecrur  لَكَ , amil olan  مِنَ النَّاصِح۪ينَ ’ye ihtimam için takdim edilmiştir.

Mütekellim, muhatabını inandırmak için sözlerini  اِنّ۪  ile tekid etmiştir.