Kasas Sûresi 19. Ayet

فَلَمَّٓا اَنْ اَرَادَ اَنْ يَبْطِشَ بِالَّذ۪ي هُوَ عَدُوٌّ لَهُمَاۙ قَالَ يَا مُوسٰٓى اَتُر۪يدُ اَنْ تَقْتُلَن۪ي كَمَا قَتَلْتَ نَفْساً بِالْاَمْسِۗ اِنْ تُر۪يدُ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ جَبَّاراً فِي الْاَرْضِ وَمَا تُر۪يدُ اَنْ تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِح۪ينَ  ...

Mûsâ, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam, “Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun. Sen ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَلَمَّا nihayet
2 أَنْ
3 أَرَادَ isteyince ر و د
4 أَنْ
5 يَبْطِشَ yakalamak ب ط ش
6 بِالَّذِي olanı
7 هُوَ o
8 عَدُوٌّ düşman ع د و
9 لَهُمَا ikisine de
10 قَالَ dedi ki ق و ل
11 يَا مُوسَىٰ Musa
12 أَتُرِيدُ -mi istiyorsun? ر و د
13 أَنْ
14 تَقْتُلَنِي beni öldürmek ق ت ل
15 كَمَا gibi
16 قَتَلْتَ öldürdüğün ق ت ل
17 نَفْسًا bir canı ن ف س
18 بِالْأَمْسِ dün
19 إِنْ (oysa)
20 تُرِيدُ istemiyorsun ر و د
21 إِلَّا dışında bir şey
22 أَنْ
23 تَكُونَ olmak ك و ن
24 جَبَّارًا bir zorba ج ب ر
25 فِي
26 الْأَرْضِ yeryüzünde ا ر ض
27 وَمَا ve
28 تُرِيدُ istemiyorsun ر و د
29 أَنْ
30 تَكُونَ olmak ك و ن
31 مِنَ -dan
32 الْمُصْلِحِينَ arabulucular- ص ل ح
 

Kıptî’nin kim tarafından öldürüldüğü henüz duyulmamıştı. Hz. Mûsâ ise onu öldürdüğü için başına gelebilecek kötülükleri düşünerek geceyi korku içinde geçirdi. Ertesi gün etrafı gözetleyerek şehirde dolaşırken bir gün önce başını derde sokan İsrâilli’nin yine bir Kıptî ile kavga ettiğini gördü. İsrâilli, Mûsâ’dan yine yardım istedi. Mûsâ dün başını belâya sokmuş olan İsrâilli’yi, “Doğrusu sen azgının birisin” diyerek azarladı. Bununla birlikte her ikisine de düşmanca davranan Kıptî’ye vurmak isteyince, İsrâilli azarlanmış olmanın da etkisiyle kendisine vuracağını sanarak, “Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi şimdi de beni mi öldüreceksin?” dedi. Konuşmanın akışına bakarak bu sözün Kıptî’ye ait olduğunu söyleyenler de vardır. Bunlara göre Kıptî olayın fâilini daha önce İsrâilli’den öğrenmişti (bk. Şevkânî, IV, 159).

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 221
 

فَلَمَّٓا اَنْ اَرَادَ اَنْ يَبْطِشَ بِالَّذ۪ي هُوَ عَدُوٌّ لَهُمَاۙ 

 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَمَّا  kelimesi  حين  (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. 

لَمَّا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir.

a) (لَمَّا) muzari fiilden önce gelirse, muzari fiili cezmeden harf olur. 

b) (لَمَّا) ‘ya aynı zamanda cezmetmeyen şart edatı da denir.

c) Bazen mana bakımından cevap olan cümleden sonra da gelebilir. 

d) Sükun üzere mebnidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَرَادَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اَنْ  zaid harftir.  اَرَادَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  اَرَادَ ‘nin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

يَبْطِشَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  الَّذ۪ي  müfred müzekker has ism-i mevsûl,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  يَبْطِشَ  fiiline mütealliktir.İsm-i mevsûlun sılası  هُوَ عَدُوٌّ ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur. 

Munfasıl zamir  هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. عَدُوٌّ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.  لَهُمَا  car mecruru  عَدُوٌّ ‘e mütealliktir. 


 قَالَ يَا مُوسٰٓى اَتُر۪يدُ اَنْ تَقْتُلَن۪ي كَمَا قَتَلْتَ نَفْساً بِالْاَمْسِۗ

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.

Mekulü’l-kavli  يَا مُوسٰٓى اَتُر۪يدُ ‘dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

يَا  nida harfidir.  مُوسٰٓى  münadadır. Müfred alem olup elif üzere mukadder damme ile mebni mahallen mansubdur. 

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlun bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. Burada münada müfred alem olduğu için mebni münadaya girer ve mahallen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Hemze istifham harfidir.  تُر۪يدُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انت ‘dir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel  تُر۪يدُ ‘nin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

تَقْتُلَن۪ي  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انت ‘dir. Sonundaki  نِ  vikayedir. Mütekellim zamiri  ي  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

مَا  ve masdar-ı müevvel  كَ  harf-i ceriyle amili  تَقْتُلَن۪ي ‘un mahzuf mef’ûlu mutlakına mütealliktir.

قَتَلْتَ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تَ  fail olarak mahallen mansubdur. 

نَفْساً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. بِالْاَمْسِ  car mecruru  قَتَلْتَ  fiiline mütealliktir. 

تُر۪يدُ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  رود ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), târız (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.


 اِنْ تُر۪يدُ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ جَبَّاراً فِي الْاَرْضِ 

 

Fiil cümlesidir.  اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

تُر۪يدُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انت ‘dir.

اِلَّٓا  hasr edatıdır. اَنْ  ve masdar-ı müevvel, mahzuf harf-i ceriyle birlikte  تُر۪يدُ  fiiline mütealliktir.

تَكُونَ  nakıs, mansub muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  تَكُونَ ‘nin ismi müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

جَبَّاراً  kelimesi  تَكُونَ ’nin haberi olup fetha ile mansubdur.  فِي الْاَرْضِ  car mecruru  جَبَّاراً ‘e mütealliktir.  

 

 وَمَا تُر۪يدُ اَنْ تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِح۪ينَ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

تُر۪يدُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انت ‘dir.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel mahzuf harf-i ceriyle birlikte  تُر۪يدُ  fiilinin ikinci mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

تَكُونَ  nakıs, mansub muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  مِنَ الْمُصْلِح۪ينَ  car mecruru  تَكُونَ ’nin mahzuf haberine mütealliktir. 

الْمُصْلِح۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَلَمَّٓا اَنْ اَرَادَ اَنْ يَبْطِشَ بِالَّذ۪ي هُوَ عَدُوٌّ لَهُمَاۙ قَالَ يَا مُوسٰٓى اَتُر۪يدُ اَنْ تَقْتُلَن۪ي كَمَا قَتَلْتَ نَفْساً بِالْاَمْسِۗ

 

Atıfla gelen ayette  لَمَّا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı da taşıyan zaman zarfıdır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelam olan  اَنْ اَرَادَ اَنْ يَبْطِشَ بِالَّذ۪ي هُوَ عَدُوٌّ لَهُمَاۙ  şart cümlesi, cevap cümlesine müteallik olan  لَمَّا ’nın muzâfun ileyhidir. Cümleye dahil olan birinci  اَنْ , zaiddir. Zaid harfler tekid ifade eder. 

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  يَبْطِشَ بِالَّذ۪ي هُوَ عَدُوٌّ لَهُمَاۙ  cümlesi, masdar teviliyle  اَرَادَ  fiilinin mef’ûlu olarak nasb mahallindedir.

Masdar-ı müevvel müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  بِ  harfi-ceriyle birlikte  يَبْطِشَ  fiiline mütealliktir. Sılası olan  هُوَ عَدُوٌّ لَهُمَا , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

يَبْطِشَ - عَدُوٌّ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

فَ  karinesi olmadan gelen cevap cümlesi  قَالَ يَا مُوسٰٓى اَتُر۪يدُ اَنْ تَقْتُلَن۪ي كَمَا قَتَلْتَ نَفْساً بِالْاَمْسِۗ

, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  يَا مُوسٰٓى اَتُر۪يدُ اَنْ تَقْتُلَن۪ي كَمَا قَتَلْتَ نَفْساً بِالْاَمْسِۗ , nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Nidanın cevabı olan  اَتُر۪يدُ اَنْ تَقْتُلَن۪ي كَمَا قَتَلْتَ نَفْساً بِالْاَمْسِۗ  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

اَنْ  ve akabindeki  اَنْ تَقْتُلَن۪ي كَمَا قَتَلْتَ نَفْساً بِالْاَمْسِۗ  cümlesi, masdar teviliyle  تُر۪يدُ  fiilinin mef’ûlu olarak nasb mahallindedir.

Masdar-ı müevvel müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Teşbih harfi  ك  sebebiyle mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  ما ’nın sılası olan  قَتَلْتَ نَفْساً بِالْاَمْسِ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

نَفْساً ’deki tenvin, muayyen olmayan cins ve adet ifade eder.


اِنْ تُر۪يدُ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ جَبَّاراً فِي الْاَرْضِ وَمَا تُر۪يدُ اَنْ تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِح۪ينَ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle mekulü’l kavle dahildir. Menfi muzari fiil sıygasında kizb-i haber inkâri kelamdır. 

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  اَنْ تَكُونَ جَبَّاراً فِي الْاَرْضِ  cümlesi, masdar teviliyle  تُر۪يدُ   fiilinin mef’ûlü olarak nasb mahallindedir.

Masdar-ı müevvel nakıs fiil  كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi, lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Nefy harfi  اِنْ  ve istisna edatı  اِلَّا  ile oluşan kasr fiil ve mef’ûlü arasındadır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. 

Öncesine matuf olan  وَمَا تُر۪يدُ اَنْ تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِح۪ينَ  cümlesinin atıf sebebi tezattır. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِح۪ينَ  cümlesi, masdar teviliyle  تُر۪يدُ  fiilinin mef’ûlu olarak nasb mahallindedir.

Masdar-ı müevvel müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur  مِنَ الْمُصْلِح۪ينَ , nakıs fiil  تَكُونَ ’nin mahzuf haberine mütealliktir. Haberin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Cümlelerdeki fiiller muzari sıygada gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )

اِنْ تُر۪يدُ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ جَبَّاراً فِي الْاَرْضِ  cümlesiyle  وَمَا تُر۪يدُ اَنْ تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِح۪ينَ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

تُر۪يدُ - مَا تُر۪يدُ  kelimeleri arasında tıbâk-ı selb,  الْمُصْلِح۪ينَ  - جَبَّاراً  kelimeleri arasında ise, tıbâk-ı hafî sanatı vardır. 

تَقْتُلَن۪ي - قَتَلْتَ  ve  اَرَادَ - تُر۪يدُ  gruplarındaki kelimeler arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

جَبَّاراً (Zorba) vurgu ifade eden mübalağa kiplerindendir.  جَبَّاراً  ile  وَمَا تُر۪يدُ اَنْ تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِح۪ينَ  [İslah edenlerden olmak istemiyorsun] arasında manevî tıbâk vardır. Çünkü Cebbar, bozgunluk çıkaran, tahrip eden, çok öldüren ve çok kan döken demektir. Burada mana yönünden tıbâk vardır. (Safvetü’t Tefasir)

Alimler, ayetteki, "O dedi ki: "Musa, dün bir cana kıydığın gibi, şimdi beni de mi öldürmek istiyorsun?" ifadesinin, o İsraillinin mi yoksa o Kıptî'nin mi sözü olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir: Bazıları şöyle demişlerdir: "Hz  Musa o İsrailliye "azgın" deyip, İsrailli de onu öfkeli görünce, Hz Musa onu yakalamak istediğinde, İsrailli onun kendisini öldüreceğini sanmış ve bu sözü söylemiştir." Bu görüşte olanlar şöyle demişlerdir: "Çünkü dün o adamı öldürdüğünü ondan başkası bilmiyordu. Böylece bu, o katlin zuhuruna ve adamın korkusunun artmasına bir sebep teşkil etmiştir." Diğer alimler ise, "Aksine bu, Kıptînin sözüdür. Çünkü bu hadiseyi Kıptî, o İsrailliden öğrenmişti" demişlerdir. Doğru izah da budur. Çünkü Allahü teâlâ, "Derken Musa, ikisinin de düşmanı olan o adamı yakalamak isteyince, o dedi ki: "Musa..." buyurmuştur. Binaenaleyh bu söz, başkasına değil o adama aittir. O halde ayetteki, "Bu yerde illa yaman bir zorba olmak istiyorsun sen" ifadesi, ancak o kâfir tarafından söylenmeye uygundur. (Fahreddin er- Râzî)