قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِاَخ۪يكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَاناً فَلَا يَصِلُونَ اِلَيْكُمَا بِاٰيَاتِنَاۚ اَنْتُمَا وَمَنِ اتَّـبَعَكُمَا الْغَالِبُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | (Allah) dedi ki |
|
2 | سَنَشُدُّ | kuvvetlendireceğiz |
|
3 | عَضُدَكَ | senin pazunu |
|
4 | بِأَخِيكَ | kardeşinle |
|
5 | وَنَجْعَلُ | ve vereceğiz |
|
6 | لَكُمَا | size |
|
7 | سُلْطَانًا | bir yetki |
|
8 | فَلَا | asla |
|
9 | يَصِلُونَ | onlar erişemeycekler |
|
10 | إِلَيْكُمَا | size |
|
11 | بِايَاتِنَا | ayetlerimiz sayesinde |
|
12 | أَنْتُمَا | ikiniz |
|
13 | وَمَنِ | ve kimseler |
|
14 | اتَّبَعَكُمَا | size uyan |
|
15 | الْغَالِبُونَ | üstün geleceksiniz |
|
قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِاَخ۪يكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَاناً
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
Mekulü’l-kavli سَنَشُدُّ عَضُدَكَ ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
Fiilin başındaki سَ harfi tekid ifade eden istikbal harfidir. نَشُدُّ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
عَضُدَكَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. بِاَخ۪يكَ car mecruru نَشُدُّ fiiline müteallik olup cer alameti ي ’dir. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. نَجْعَلُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. لَكُمَا car mecruru amili نَجْعَلُ ’nün mahzuf ikinci mef’ûlün bihine mütealliktir.
Değiştirme manasına gelen جَعَلَ kelimesi 3 şekilde gelir:
1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek
2. Bir halden başka bir hale geçmek
3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek.
Bu ayette “bir halden başka bir hale geçmek” manasında kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
سُلْطَاناً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
فَلَا يَصِلُونَ اِلَيْكُمَا بِاٰيَاتِنَاۚ
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
يَصِلُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. اِلَيْكُمَا car mecruru يَصِلُونَ fiiline mütealliktir.
بِاٰيَاتِنَا car mecruru mahzuf fiile mütealliktir. Takdiri, اذهب (git) şeklindedir. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَنْتُمَا وَمَنِ اتَّـبَعَكُمَا الْغَالِبُونَ
İsim cümlesidir. Munfasıl zamir اَنْتُمَا mübteda olarak mahallen merfûdur. Müşterek ism-i mevsûl مَنِ, atıf harfi وَ ’la makabline matuftur. İsm-i mevsûlun sılası اتَّـبَعَكُمَا ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
اتَّـبَعَكُمَا fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir كُمَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الْغَالِبُونَ mübtedanın haberi olup ref alameti و ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
اتَّـبَعَكُمَا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi تبع ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
غَالِبُونَ kelimesi, sülasi mücerredi غلب olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِاَخ۪يكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَاناً فَلَا يَصِلُونَ اِلَيْكُمَا بِاٰيَاتِنَاۚ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayetin fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِاَخ۪يكَ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
Fiile dahil olan istikbal harfi سَ, ayette Allah Teâlâ’nın, Hz. Musa’ya vaadi söz konusu olduğu için tekid ifade eder.
Veciz anlatım kastıyla gelen, عَضُدَكَ ve اَخ۪يكَ izafetlerinde Hz. Musa’ya ait zamire muzâf olan عَضُدَ ve اَخ۪ tazim edilmiştir.
وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَاناً cümlesi hükümde ortaklık nedeniyle mekulü’l-kavle atfedilmiştir. Aynı üslupta gelen cümle, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
سَنَشُدُّ ve نَجْعَلُ fiilleri, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
فَلَا يَصِلُونَ اِلَيْكُمَا بِاٰيَاتِنَا cümlesi, فَ ile … وَنَجْعَلُ لَكُمَا cümlesine atfedilmiştir. Menfi muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Azamet zamirinin بِاٰيَاتِ ile izafeti, ayetlere tazim ve teşrif ifade eder.
Ayetteki fiillerin muzari sıygada gelmesi hudûs, teceddüt istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِاَخ۪يكَ [Pazunu kardeşinle güçlendireceğiz] cümlesinde mecâz-ı mürsel vardır. Sebep söylenmiş netice kastedilmiştir. Çünkü pazunun kuvvetlendirilmesi, elin kuvvetlendirilmesini gerektirir. Elin kuvvetlendirilmesi kuvvetin bulunmasını gerektirir. Şihâb şöyle der: “Bu cümlenin istiare-i temsiliyyeden olması mümkündür. Musa'nın, kardeşiyle desteklenme hali, elin, kuvvetli bir elle takviye edilmesi haline benzetilmiştir.” (Sâbûnî, Safvetu’t Tefasir, Âşûr)
“Korkudan açılan kollarını kendine çek. Cenahtan kastedilen iki koldur. Bu emir, iki manaya işaret eder: Birincisi, bu yerde muhabbet ve sevgiden korkup kaçma da kollarını kavuşturup emre hazır ol. İkincisi; herhangi bir korku durumundan da kaçma, etrafını derle topla, cesaret göster demektir. İşte bu ikisi, asa ile beyaz el ki, birisi korkutur, birisi aydınlatır ve teşvik eder. Ve sizin için bir kudret ve saltanat vereceğiz. Yani büyük bir sataşma ve galibiyet kuvveti vereceğiz de ikinize de erişemeyecekler. Ne el uzatabilecekler ne de manen ve maddeten, ilim ve delil yönünden derecenize ulaşabilecekler.” (Elmalılı)
بِاٰيَاتِنَاۚ mahzûfa mütealliktir yani ayetlerimizle gidin demektir. Ya da نَجْعَلُ ’ye mütealliktir. Yani sizi ayetlerimizle üstün kılacağız ya da لَا يَصِلُونَ 'nin manasına mütealliktir ki size sokulamayacaklardır demektir. Ya da بِاٰيَاتِنَا kasemdir, cevabı da لَا يَصِلُونَ ’dir. Ya da اَنْتُمَا وَمَنِ اتَّـبَعَكُمَا الْغَالِبُونَ cümlesindeki غَالِبُونَ lafzını açıklamaktadır. Şu manaya ki onun açıkladığı şeye mütealliktir. Ya da onun sılasıdır ki o zaman الْغَالِبُونَ ’deki lâm tarif için olur, ألذي manasına olmaz. (Beyzâvî)
والشَّدُّ bağlamaktır. Kastedilen ise kardeşinin Musa’yı (a.s.) belâgatıyla desteklemesidir. Dolayısıyla bu mananın الشَّدِّ ile ifadesi mecaz-ı aklî babına mülhak olduğu içindir. (Âşûr)
اَنْتُمَا وَمَنِ اتَّـبَعَكُمَا الْغَالِبُونَ
Beyânî istînâf veya ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldır. Mübteda ve haberden müteşekkil cümle sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mübtedaya matuf olan مَنِ , müşterek ism-i mevsûl, sılası olan اتَّـبَعَكُمَا mazi fiil sıygasındadır. Cümle, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, s. 107)
الْغَالِبُونَ haberdir. Müsnedin ال takısıyla marife gelmesi, haberin biliniyor olduğunu ifade eder. Ayrıca bu vasfın mübtedada kemâl derecede olduğunu ifade eder.
اَنْتُمَا ’nın haberi olan الْغَالِبُونَ, ism-i fail kalıbında gelerek durumun devamlılığını ve istimrarını vurgulamıştır.
İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lamı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa, bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belagati Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Fâil’in İfade Göstergesi (Manaya Delâleti), Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi)
سَنَشُدُّ - سُلْطَاناً - غَالِبُونَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.