Kasas Sûresi 42. Ayet

وَاَتْبَعْنَاهُمْ ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةًۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ هُمْ مِنَ الْمَقْبُوح۪ينَ۟  ...

Bu dünyada onları lânete uğrattık. Kıyamet gününde de onlar iğrenç kılınmış kimselerden olacaklardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَتْبَعْنَاهُمْ ve onların ardına taktık ت ب ع
2 فِي
3 هَٰذِهِ bu
4 الدُّنْيَا dünyada د ن و
5 لَعْنَةً bir la’net ل ع ن
6 وَيَوْمَ ve günü ise ي و م
7 الْقِيَامَةِ kıyamet ق و م
8 هُمْ onlar
9 مِنَ -dendir
10 الْمَقْبُوحِينَ çirkinleştirilenler- ق ب ح
 

“Öncüler” diye çevirdiğimiz eimme kelimesi “önder” anlamına gelen imâm kelimesinin çoğuludur. Firavun ve adamları inkârcılıkta ısrar ettikleri, halkı da emir ve teşvikleriyle peşlerinden küfre sürükleyip âhirette cehenneme girmelerine sebep oldukları ve bu konuda onlara önderlik ettikleri için âyette, “ateşe çağıran öncüler”olarak anılmışlardır. Şüphesiz ki kendileri de ateşe çağırdıkları kimselerle birlikte cehenneme gireceklerdir. Bu durum Allah’ın onlara bir haksızlığı veya adaletsizliği değil, onların kendi tercihlerinin sonucudur. Bu sebeple dünyada Allah’ın lânetine uğramışlar ve tarih boyunca kitaplı dinlerde kötü şöhretle anılagelmişlerdir. Kıyamet gününde de Allah’ın vereceği cezadan kendilerini kurtaracak herhangi bir yardımcı bulamayacaklar ve lânetlenmiş kişiler arasında kalacaklardır.

 

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 229
 

  Qabeha قبح :   قَبِيحٌ gözün bakmaktan tiksindiği eşya ile nefsin tiksinerek çekindiği iş ve hallere denir. Fiil olarak kötü, fena, pis nahoş ve çirkin olmak manasında قَبُحَ şeklinde kullanılır. Mastarı قَباحَةٌ olarak gelir.

  Kullanılan ismi faili ise قَبِيحٌ dur. Pazı kemiğinin yarısından itibaren dirseğe kadar olan kısmına da قَبِيحٌ denmektedir. (Müfredat)

  Kuran’ı Kerim’de  sadece bu ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri kabahat ve kabih görmektir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

وَاَتْبَعْنَاهُمْ ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةًۚ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَتْبَعْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. 

Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  ف۪ي هٰذِهِ  car mecruru  اَتْبَعْنَا  fiiline mütealliktir. 

الدُّنْيَا  ism-i işaretten bedel olup mukadder elif üzere kesra ile mecrurdur.  لَعْنَةً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

اَتْبَعْنَاهُمْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  تبع ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), târız (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.


 وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ هُمْ مِنَ الْمَقْبُوح۪ينَ۟

 

وَ  atıf harfidir.  يَوْمَ  zaman zarfı  الْمَقْبُوح۪ينَ ’ya mütealliktir.  الْقِيٰمَةِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  مِنَ الْمَقْبُوح۪ينَ  car mecruru mahzuf mübtedanın haberine mütealliktir.  الْمَقْبُوح۪ينَ ’nin cer alameti  ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.  الْمَقْبُوح۪ينَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  قبح  olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.
 

وَاَتْبَعْنَاهُمْ ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةًۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ هُمْ مِنَ الْمَقْبُوح۪ينَ۟

 

Ayet, önceki ayetteki  …وَجَعَلْنَاهُمْ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İşaret isminden bedel olan dünyanın  هٰذِهِ  ile işaret edilmesi konuya dikkat çekmek ve tahkir içindir.

لَعْنَةًۚ ’deki tenvin, kesret, nev ve tahkir ifade eder.

Makabline hükümde ortaklık nedeniyle atfedilen  وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ هُمْ مِنَ الْمَقْبُوح۪ينَ۟  cümlesinde  takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. Zaman zarfı  يَوْمَ الْقِيٰمَةِ , müteallakı olan  الْمَقْبُوح۪ينَ۟ ’ye ihtimam için takdim edilmiştir. Car-mecrur  مِنَ الْمَقْبُوح۪ينَ۟, mahzuf habere mütealliktir.

Son iki ayette  جعلناهم  ifadesinden sonra Allah Teâlâ, zalimlerin başına gelecek halleri sıralamıştır. Bu taksim sanatıdır.

ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا  ifadesindeki  ف۪ي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla dünya içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü dünya hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Mücrimlerin dünya hayatında lanete maruz kalmalarını tekid için bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her iki durumdaki mutlak irtibattır. 

لَعْنَةًۚ - الْمَقْبُوح۪ينَ۟  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Sâmerrâî Hûd Suresinin 60. ayeti ile Kasas Suresinin 42. ayetini mukayese sadedinde şu sayısal analizleri yapmaktadır:

1- Kasas Suresinde açık ve gizli olmak üzere toplam kırk bir; Hud Suresinde ise dört adet azamet zamiri yer almaktadır. Bu da Kasas Suresindeki  اَتْبَعْنَاهُمْ  fiilinin, azamet zamirine isnadına uygun düşmektedir.

2- Kasas Suresindeki Musa (a.s.) kıssası, Hud Suresindeki Hûd (a.s.) kıssasından daha uzundur. Bu suredeki Musa kıssası kırk dört ; Hud kıssası ise on bir ayetten oluşmaktadır.

3- Kasas ayetinde geçen  اَتْبَعْنَاهُمْ  kelimesi Hud ayetindeki  اُتْبِعُوا  kelimesinden daha uzundur. Nitekim  اَتْبَعْنَاهُمْ  sekiz,  اُتْبِعُوا  ise beş harften oluşmaktadır. Dolayısıyla uzun anlatıma uzun kıssa; kısa anlatıma ise kısa kıssa uygun düşmüştür. (İzzet Marangozoğlu, Fâdıl Sâlih Es-Sâmerrâî’nin Beyânî Tefsir Anlayışı)