Rûm Sûresi 32. Ayet

مِنَ الَّذ۪ينَ فَرَّقُوا د۪ينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعاًۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ  ...

Allah’a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir.  (31 - 32. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 مِنَ
2 الَّذِينَ onlar ki
3 فَرَّقُوا parçaladılar ف ر ق
4 دِينَهُمْ dinlerini د ي ن
5 وَكَانُوا ve oldular ك و ن
6 شِيَعًا bölük bölük ش ي ع
7 كُلُّ her ك ل ل
8 حِزْبٍ gurup ح ز ب
9 بِمَا olanla
10 لَدَيْهِمْ kendi yanında
11 فَرِحُونَ sevinmektedir ف ر ح
 

مِنَ الَّذ۪ينَ فَرَّقُوا د۪ينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعاًۜ 

 

مِنَ الَّذ۪ينَ  car mecruru  مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ ‘den bedel olup mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  فَرَّقُوا ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur.

فَرَّقُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. د۪ينَهُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

كَانُوا  damme üzere mebni nakıs mazi fiildir.  İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder. كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur.  شِيَعاً  kelimesi  كَانُوا ’nin haberi olup fetha ile mansubdur.

فَرَّقُوا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi  فرق ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.


كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ

 

İsim cümlesidir.  كُلُّ  mübteda olup lafzen merfûdur.  حِزْبٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  مَا  müşterek ism-i mevsûl,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  فَرِحُونَ ‘ye mütealliktir.

لَدَيْهِمْ  mekân zarfı, mahzuf sılaya mütealliktir. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

فَرِحُونَ  mübteda olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

 

مِنَ الَّذ۪ينَ فَرَّقُوا د۪ينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعاًۜ 

 


مِنَ الَّذ۪ينَ  önceki ayetteki  مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ ’den bedeldir. 

Mecrur mahaldeki mevsûlün sılası olan  فَرَّقُوا د۪ينَهُمْ , müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekküne ve istikrara işaret etmiştir.  

وَكَانُوا شِيَعاًۜ  cümlesi, mevsulün sılasına matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

كان ’nin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümlesi, fiil cümlesine atfedilmiştir. İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır.

Şayet hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Mesela, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kastediliyorsa aralarında atıf yapılabilir (Sevinç Resul, Arapçada Cümle Yapısı, 2010, S. 190-191)

Bu ifade de فَارِقُوا (ayrıldılar) değil de  فَرَّقُوا (parçaladılar) okuyanların kıraatlerine göre istiaredir. Çünkü gerçek manada dinde parçalanma (et-tefrik) yapılması mümkün değildir. Bununla kastedilen, -Allahu alem- onlar çeşitli mezheplere ve farklı tarikatlara bölününce sanki dinlerini parça parça eylemiş, onu bölük bölük ayırmış gibi olduklarından, onların böyle nitelenmeleri güzel düşmüştür. (Şerîf er-Râdî, Kur’an Mecazları) 

فَرَّقُوا  fiili  تفعيل  babındadır. Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mefulun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef’ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.  Bu babın fiile kattığı en belirgin anlam, kesrettir.


 كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ

 

Bu kelam, müşriklerin herhangi bir fırkasına katılmaktan şiddetle sakındırmaktadır; zira bütün müşriklerin apaçık dalalette olduklarını bildirmektedir. (Ebüssuûd)

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Sübut ve ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyh olan  كُلُّ حِزْبٍ , veciz anlatım kastıyla izafet formunda gelmiştir. Muzâfun ileyh olan  حِزْبٍ ’deki    tenvin, kesret ifade eder.

Cer mahallindeki müşterek ism-i mevsûl  مَا , ihtimam için amili olan  فَرِحُونَ ‘ye takdim      edilmiştir. Müphem yapısı nedeniyle her zaman onu takip eden sılası mahzuftur.  لَدَيْهِمْ , bu mahzuf sılaya mütealliktir. Sılanın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

   شِيَعاًۜ - حِزْبٍ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Her fırka elindeki eğri, çürük ve batıl görüş üzerine tesis edilmiş din ile böbürlenmekte, kendi dininin hak olduğunu sanmaktadır. Fakat heyhat!..

Bu cümle makabli için, dinlerini paramparça etmeleri ve türlü, türlü fırkalara ayrılmaları hususu için bir izah mahiyetindedir. (Ebüssuûd)