Yâsin Sûresi 42. Ayet

وَخَلَقْنَا لَهُمْ مِنْ مِثْلِه۪ مَا يَرْكَبُونَ  ...

Biz, onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَخَلَقْنَا ve yaratmamızdır خ ل ق
2 لَهُمْ kendilerine
3 مِنْ
4 مِثْلِهِ onun gibi م ث ل
5 مَا şeyler
6 يَرْكَبُونَ binecekleri ر ك ب
 

İnkârcılıkta direnenlere yüce Allah’ın kendileri üzerindeki nimetleri düşünüp ibret almaları için yakın çevrelerinden bir delil gösterilmekte, taşımacılığı kolaylaştıran ulaşım araçlarının da O’nun insanlara sağladığı bir imkân ve bir lutuf olduğu hatırlatılmaktadır. Dolu dolu gemilerin batmadan suların üzerinde seyredebilmesi ve insan neslinin bu gemilerde taşınabilmesi Allah Teâlâ’nın koyduğu yasalar sayesinde gerçekleşmektedir. İnsanların üzerlerinde egemenlik kurup binek olarak kullandıkları hayvanlar da Allah tarafından yaratılmıştır. 42. âyetle, o gün bilinen ve bilinmeyen diğer deniz araçlarına işaret edilmiş olması ihtimali lafız ve bağlam açısından daha güçlü görünmektedir. Böylece 41 ve 42. âyetlerde iki tür nimete dikkat çekilmiş olmaktadır: İnsanın hayatını kolaylaştıracak doğa yasaları ve bunlardan yararlanmayı mümkün kılacak akıl nimeti Allah’ın bir lutfudur; bu dolaylı nimetlerin yanı sıra yine hayatı kolaylaştırmada yararlandığımız birçok imkân doğrudan O’nun tarafından yaratılmıştır. 

41. âyetteki zürriyet kelimesinin “gelecek nesiller” anlamını esas alan müfessirler bu âyetteki ifadeyi mecaz (istiâre) olarak düşünmüşler, “yüklü gemi” mânasına gelen el-fülkü’l-meşhûn tamlamasıyla annelerin rahimlerinin, zürriyet kelimesiyle de bu rahimlerdeki ceninlerin kastedildiği yorumunu yapmışlardır. Bu kelimeyi “geçmiş nesiller” mânasına alanlar yüklü gemiden maksadın Hz. Nûh’un gemisi olduğu kanaatindedirler. Bu yorumla bağlantılı olarak birçok müfessir 42. âyette genel olarak gemilerin veya küçük gemilerin kastedildiğini düşünür (bk. Taberî, XXIII, 9; İbn Atıyye, Hz. Nûh’la beraber olanlar yorumunu yapmak için zürriyet kelimesine “atalar” anlamının verilmesini –bu kelimenin dilde böyle bir anlamı bulunmadığı gerekçesiyle– eleştirir; IV, 455). Şevkânî, ana rahmi benzetmesine dayalı yorumu oldukça tuhaf, Nûh’un gemisi yorumunu da zayıf bulur (IV, 425-426). 

Bize göre yukarıdan beri Allah “Onlar için bir kanıt da…” cümlesini tekrar ederek “onlar”dan, kulluk için yaratılan insanları kastetmiş ve onlara çeşitli kanıtlar göstermişti. Burada da “nesillerini” diyerek nesiller boyu insanları murat etmiş, deniz, kara ve diğer yollardan onlara taşınma, seyahat imkânı vermiş olmasını bir başka kanıt olarak zikretmiştir.

“Fülk” kelimesi gerek tekil gerekse çoğul anlamına göre kullanıla­bildiğinden meâlin “... yüklü gemilerde...” şeklinde verilmesi mümkündür. 43. âyetin “kimse onların yardımına koşamaz” anlamı verilen kısmı “Onlar için feryat eden bulunmaz” şeklinde de tercüme edilebilir (İbn Âşûr, XXIII, 29).

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 497-498
 

وَخَلَقْنَا لَهُمْ مِنْ مِثْلِه۪ مَا يَرْكَبُونَ

 

Ayet, atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki  حَمَلْنَا ‘ya matuftur. 

خَلَقْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  لَهُمْ  car mecruru  خَلَقْنَا  fiiline mütealliktir. مِنْ مِثْلِه۪  car mecruru mahzuf hale mütealliktir. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

Müşterek ism-i mevsûl  مَا , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  يَرْكَبُونَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

يَرْكَبُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

وَخَلَقْنَا لَهُمْ مِنْ مِثْلِه۪ مَا يَرْكَبُونَ

 

Atıfla gelen ayet, hükümde ortaklık nedeniyle önceki ayetteki … حَمَلْنَا  cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümle, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ‘nın sılası olan  يَرْكَبُونَ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzari fiil hudûs, tecessüm ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. 

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Gemilerin, insan yapısı olmakla birlikte Allahü teâlâ'nın yarattığı şeyler olarak telakki edilmesi, onların sadece Allah Teâlâ'nın insanlara güç vermesi ve ilham etmesi sayesinde ortaya koydukları sanat mahsulleri olduğundan değildir. Aksine gemiler, [”Bizim gözetimimizde ve vahyimiz uyarınca gemiyi yap..."] (Hud: 37) ayetinde belirtildiği şekilde gemicilerin Allah Teâlâ'nın gücü ve hikmetine daha çok vakıf oldukları içindir. (Ruhû-l Beyan-Ebüssuûd)

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  لَهُمْ , ihtimam için mef’ûl olan  مَا يَرْكَبُونَ ’ye takdim edilmiştir.

Car mecrur  مِنْ مِثْلِه۪ , muahhar mef’ûl  مَا ’nın mahzuf haline mütealliktir.

İnsanın üzerinde yolculuk yapması için yaratılmış olan develerin yaratılışı muhataba hatırlatılarak mürâât-ı nazîr sanatıyla denizle alakalı iki ayet arasında itiraz cümlesi olarak gelmiştir. (Âşûr)