Yâsin Sûresi 59. Ayet

وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ  ...

(Allah, şöyle der:) “Ey suçlular! Ayrılın bu gün!”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَامْتَازُوا şöyle ayrılın م ي ز
2 الْيَوْمَ bugün ي و م
3 أَيُّهَا ey
4 الْمُجْرِمُونَ suçlular ج ر م
 

Bu sözle ilgili belli başlı yorumlar şöyledir: İyi kişilerden ayrılın; tek başınıza durun; müminlerin arasına karışmayın; her türlü güzellikten mahrum kalın; her bir inkârcı grup ayrı ayrı dursun (Şevkânî, IV, 431-432). Müminlere söylenen güzel ve iltifatkâr söze mukabil günahkârlara da bu şekilde hitap edileceği, böylece 54. âyette belirtildiği üzere herkesin dünyada yaptıklarına göre muamele göreceği anlaşılmaktadır. 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 506

 

  Meyeze ميز :

  مَيْزٌ ve تَمْيِيزٌ birbirine benzer şeyleri aralarında belli bir aralık olacak şekilde ayırmaktır.

  تَمْيِيزٌ kelimesi bazen ayırmak bazen de beyinde bulunan ve sayesinde anlamların çıkarıldığı kuvve anlamında kullanılır.

  Tefe'ul babındaki şekli olan تَمَيَّزَ formu kesildi ve ayrıldı demektir. (Müfredat) 

  Kuran’ı Kerim’de üç farklı fiil formunda toplam 4 kez geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri mümtaz, temyiz, mümeyyiz, imtiyaz, temâyüz, mütemâyiz ve temizdir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Fiil cümlesidir.  امْتَازُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  الْيَوْمَ  zaman zarfı  امْتَازُوا  fiiline mütealliktir.

يَوْمَ  hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olan zarflardandır. Cümleye muzâf olduğunda, muzâfun ileyh cümlesinin başında (اَنْ) bulunmaz. Bu duruma pratikte çok rastlanılmaktadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَٓا  nida harfidir.  اَيُّ  münada, nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir.  هَا  tenbih harfidir.

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazfedilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. 

Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. 

Mebni münada merfû üzere mebni, mahallen mansub olur 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harf-i tarifli isim. Burada münada müfred alem olarak geldiği için mebni münadaya girer ve merfû üzere mebni, mahallen mansubdur. 

Münadanın başında harfi tarif varsa, önüne müzekker isimlerde  اَيُّهَا , müennes isimlerde   اَيَّتُهَا  getirilir. Bunlardan sonra gelen müştak ise sıfat, camid ise bedel olur. 

Münada alem ise veya mütekellim  ى ’sına muzâfsa yahut nida edilen, nida edenin yakınında bulunursa nida harfi hazf edilebilir.

(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الْمُجْرِمُونَ  münadadan bedel veya atf-ı beyan olup ref alameti  و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir. Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

امْتَازُوا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi ميز ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır. 

مُجْرِمُونَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ

 

وَ , istînâfiyyedir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

İstînâfiye  وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine irab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

Aynı konuda  الْيَوْمَ  kelimesinin üçüncü defa tekrar edilmesi, kendilerine kesinlikle vuku bulacağının söylenmesine rağmen o günü inkâr eden kâfirlere karşı bir tariz ifadesidir. (Âşûr)

اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ  cümlesi, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida harfinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.  اَيُّهَا  münada,  مُجْرِمُونَ  kelimesi  اَيُّ ’den bedeldir.