Sâffât Sûresi 101. Ayet

فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ  ...

Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَبَشَّرْنَاهُ ona müjdeledik ب ش ر
2 بِغُلَامٍ bir erkek çocuk غ ل م
3 حَلِيمٍ halim ح ل م
 

Dilcilerin hem zihinsel gelişmişlik hem de ahlâkî olgunluk anlamı içerdiğini belirttikleri, bu sebeple “akıllı ve iyi huylu” diye çevirdiğimiz halîm, Kur’an-ı Kerîm’de, on bir âyette “sabırlı, yapacağını aceleyle ve kızgınlıkla yapmayan” anlamında Allah’ın sıfatı olarak geçmektedir (bilgi için bk. İsrâ 17/44). “Sabırlı ve temkinli, akıllı, ağır başlı” gibi anlamlar içeren diğer dört kullanımından ikisi Hz. İbrâhim (Tevbe 9/114; Hûd 11/75), biri Hz. Şuayb (Hûd 11/87) hakkındadır. Sonuncusunun da konumuz olan âyette Hz. İbrâhim’e müjdelenen oğlu ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

“Çocuk, babasıyla beraber iş güç tutacak yaşa gelince” diye çevirdiğimiz 102. âyetin ilgili kısmı, “Çocuk, babasının yanında koşup dolaşacak yaşa gelince” şeklinde de anlaşılmıştır. Âyette Hz. İbrâhim’e müjdelenen ve daha sonra kurban edilmesi istenen bu çocuğun isminin verilmemesi, onun İbrâhim’in İsmâil ve İshak isimli iki oğlundan hangisi olduğu hususunda tartışmalara yol açmıştır. Tevrat’ta onun İshak olduğu bildirilmektedir (Tekvin, 22/9-13). Taberî, her iki yöndeki rivayetleri aktardıktan sonra kendisi, müjdelenen ve kurban edilmek istenenin İshak olduğunu kabul eder (XXIII, 76-79, 81-83; 83-86). İbn Atıyye de Ashaptan Abbas ve oğlu Abdullah ile Hz. Ali, Abdullah b. Mes‘ûd, Kâ‘b el-Ahbâr, Ubeyd b. Amr’ın isimlerini de vererek, “Âlimlerin çoğu”na göre müjdelenen ve kurban edilmek istenen çocuğun İshak olduğunu, “İsmâil’dir” diyen “bir fırka”nın da bulunduğunu belirtir (IV, 480). Zemahşerî, âyetin uslûbundan bu çocuğun erkek olduğu, kurban edilmek istendiğinde buluğ çağına ulaştığı ve halîm olduğu sonucunu çıkarmakta; hilmine en güzel kanıt olarak, hayatı söz konusu olduğu halde “İnşaallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın” demek suretiyle kurban edilmesiyle ilgili buyruğa teslim olmasını göstermekte (III, 347), daha sonra kurban edilmesi istenenin veya İshak olduğunu ileri sürenlerin gerekçelerini sıralamaktadır (III, 306-307). Râzî de İshak ve İsmâil diyenlerin gerekçelerini maddeler halinde zikrettikten sonra, eğer İshak ise kurban olayının Diyârışam’da, bir görüşe göre Kudüs’te, İsmâil ise Mina’da (Mekke) geçmiş olması gerektiğini belirtmektedir. Râzî, sonuçta Zeccâc’ın, “Hangisinin kurban edildiğini en iyi Allah bilir” dediğini belirtmekte ve kendisi de, “Evet en iyi Allah bilir” diyerek bu hususta bir tercih yapmaktan kaçınmaktadır (XXVI, 133-155). Şevkânî de tartışmaların geniş bir özetini verdikten sonra her iki tarafın görüşlerinin de tartışmaya açık olduğunu belirtmekle yetinir (IV, 462).

Sonuç olarak 100-101. âyetlerden anlaşıldığına göre Hz. İbrâhim bu duasından sonra ilk oğluna sahip olmuştur. Bu sûrenin 100-107. âyetler ile 112-113. âyetlerinin içeriği, ilk oğulun Hz. İsmâil olduğunu gösteriyor. Kurban edilmesi istenen de ilk oğul olduğuna göre bunun İsmâil olması kuvvetle muhtemeldir. (Bilgi için bk. Ömer Faruk Harman “İsmâil”, DİA, XXIII, 80-82) Öte yandan konumuz olan âyetlerin asıl amacı, kurban olayının kahramanlarını tanıtmak ve olayın tarihsel gelişimini anlatmak değil, Hz. İbrâhim’in tevhid mücadelesinden alınacak dersleri hatırlatmak, onun çok sevdiği oğlunu bile Allah uğrunda feda etmekten kaçınmayacak kadar ilâhî iradeye teslim oluşundan ders almamızı sağlamak; kezâ oğlunun da yaşının küçüklüğüne rağmen aynı teslimiyet şuuruna sahip olduğunu bir ibret levhası olarak ortaya koymaktır.

 

فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ

 

Ayet, atıf harfi  فَ  ile mukadder söze matuftur. 

Fiil cümlesidir. بَشَّرْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  

بِغُلَامٍ  car mecruru  بَشَّرْنَا  fiiline matuftur.  حَل۪يمٍ  kelimesi  غُلَامٍ ‘ın sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

بَشَّرْنَا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi بشر ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ

 

Ayet, mukadder söze matuftur. Takdiri,  فاستجبنا له (Onun duasını kabul ettik.) dur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)

بَشَّرْنَاهُ  fiili, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.  بِغُلَامٍ  car mecruruبَشَّرْنَاهُ  fiiline mütealliktir. Kelimedeki tenvin tazim ve teşrif ifade eder.  

حَل۪يمٍ  kelimesi  غُلَامٍ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

حَل۪يمٍ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder. 

Bebek yerine çocuk denmesi kevniyyet alakasıyla mecazı mürseldir.

Biz de onu uslu bir erkek çocuğu ile müjdeledik buyurmuştur ki, çocuğu olacaktır, erkek olacak ve buluğa erecektir. Çünkü çocuk için  حُلُم  ifadesi kullanılmaz. Buluğ çağına erecek ve akıllı olacak bir çocuk manasındadır. Şöyle de denilmiştir: AllahTeâlâ Hz İbrahim ile oğlu dışında hiçbir peygamberi halîm sıfatı ile zikretmemiştir, o ikisine salât ve selâm olsun. (Beyzâvî) 

Çocuk değil bebek doğar, bebek büyüyünce çocuk adını alır. Burada müjdede mübalağa kastı vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

Ayetteki müjdenin münderecatında üç şey bir arada bulunuyordu: Doğacak çocuğun erkek olacağı, ergenlik çağına yetişeceği ve uysal olacağı… Babası ona boğazlanmayı teklif ettiğinde; [“İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın!”] deyip de buna teslimiyet gösteren birinin uysallığından daha büyüğü olabilir mi? (Keşşâf, Ebüssuûd)

["Biz de, onu halim (yumuşak huylu) bir oğul ile müjdeledik."]

Denir ki, Allah (cc), peygamberleri en az vasıflandırdığı sıfat halîm sıfatıdır. Zira bu sıfat, pek az insanda bulunur. Ancak Hz.İbrahim ile oğlu Hz.İsmail müstesna. Nitekim Allah, her ikisini de halîm olarak vasıflandırmıştır. Zaten onların hikâye edilen halleri de, bunun en doğru kanıtıdır. (Ebüssuûd)

فَبَشَّرْناهُ  kelimesindeki  ف  takip içindir. (Âşûr)

Müjde/ البِشارَةُ : yakın veya uzak şeyler hakkında güzel (hayırlı) haberdir. (Âşûr)