Sâffât Sûresi 170. Ayet

فَـكَفَرُوا بِه۪ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ  ...

Fakat (kitap gelince) onu inkâr ettiler. Yakında (sonlarının ne olacağını) bilecekler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَكَفَرُوا ama inkar ettiler ك ف ر
2 بِهِ onu
3 فَسَوْفَ yakında
4 يَعْلَمُونَ bileceklerdir ع ل م
 

“Kitap” diye çevirdiğimiz 168. âyetteki zikirden maksat, Allah tarafından gönderilmiş uyarıcı, aydınlatıcı, yol gösterici metinlerdir. Öyle anlaşılıyor ki meleklerle ilgili telakkilerine yöneltilen eleştirilerde olduğu gibi Kur’an’ın yaptığı açıklamalarla inanç ve anlayışlarının ne kadar sakat olduğunun farkına varan, eleştiriler karşısında haklı ve geçerli cevaplar bulamayan putperestler, kendilerinin Tevrat, İncil gibi eskilere gelmiş olanlara benzer bir kitaba sahip olmamalarını mazeret olarak göstermişlerdir. Ancak bu iddialarıyla iyice çelişkiye düşüyorlardı. Zira kendilerine böyle bir kitabın âyetleri peş peşe geliyor, Hz. Peygamber bu âyetleri her gün onlara duyuruyor, bu âyetlerde “Allah’ın hâlis kulları” olmaları için gerekli bütün bilgiler, uyarılar yer alıyor ama onlar bu âyetleri inkâr ettikleri gibi peygamberi susturmak için mümkün olan her çareye başvuruyor, Kur’an’ın sesini boğmak için türlü tuzaklar kuruyorlardı (bk. Fussılet 41/26).

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 559-560
 

فَـكَفَرُوا بِه۪ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و'ı fail olarak mahallen merfûdur. بِه۪  car mecruru  كَفَرُوا  fiiline mütealliktir. 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri,  إن جاء وقت حسابهم فسوف يعلمون عاقبة كفرهم (Hesap günü gelince, inkârlarının akıbetini bileceklerdir.) şeklindedir.

سَوْفَ  gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif-erteleme diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin  başına geldiklerinde tekid-vurgu olurlar.  

يَعْلَمُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و 'ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

فَـكَفَرُوا بِه۪ۚ 

 

فَ  atıf harfidir. Ayetin ilk cümlesi olan  فَـكَفَرُوا بِه۪ۚ , takdiri  فجاءهم  olan mukadder cümleye atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)


فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

 

فَ , mukadder şartın cevabının başına gelmiş rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri  إن جاء وقت حسابهم  (Hesap vakti gelirse) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.  سَوْفَ  ile tekid edilen cevap cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Allah Teâlâ’nın kâfirler hakkındaki ‘’yakında bilecekler’’ sözünde vaîd söz konusudur. Bilmekten maksat karşılığını görmektir. Dolayısıyla ayette lâzım-melzûm alakasıyla mecaz-ı mürsel vardır.

Tesvif harfi  سَوْفَ ’den murad tekiddir. Çünkü iki tesvif harfi de - قَدْ  harfinin mazi fiili tekidi gibi- müstakbel manayı tekid eder. Gelecekte muhakkak bileceklerini ifade eder. (Âşûr, Araf/123)

سَوْفَ  gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif (erteleme) diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan, yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin başına geldiklerinde tekid (vurgu) olurlar.

Muzari fiil hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

"Kâfir oldular" sözünde Ferrâ bir hazfin bulunduğunu kabul eder. Yani Muhammed (sav) onlara zikir ile geldi de onlar da ona kâfir oldular. Bu, onların durumlarının şaşılacak bir hal olduğunu ifade eder. Yani işte onlara bir peygamber gelmiş ve içinde gerek duyacakları her şeyin açıklandığı bir kitap da üzerlerine indirilmiş bulunuyor. Bununla birlikte yine onlar inkâr ettiler ve sözlerine bağlı kalmadılar.

"Yakında bileceklerdir." Zeccâc dedi ki: ‘’Bu; küfürlerinin akıbetini bileceklerdir.’’  (Kurtubî)

Onlar, daha önceki semavî kitaplara hakim olan Kur'an-ı Kerim gelince, onu inkâr ederek, gerek onun ve gerekse Allah Resulü'nün hakkında söylediklerini söylediler.

Artık ileride inkârlarının sonucunu ve büyük azaptan ibaret olan kötülüğünü

bileceklerdir. Bu onlar için korkutucu bir haber ve tehdittir.

Ayette, insanın herhangi bir aşağılama ve baskı olmadan cehennemin alt tabakasına ve iddialarının sonucuna katlanacaklarına işaret edilmektedir. (Rûhu’l Beyân)