Sâd Sûresi 25. Ayet

فَغَفَرْنَا لَهُ ذٰلِكَۜ وَاِنَّ لَهُ عِنْدَنَا لَزُلْفٰى وَحُسْنَ مَاٰبٍ  ...

Biz de bunu ona bağışladık. Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel bir yer vardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَغَفَرْنَا biz de affettik غ ف ر
2 لَهُ ondan
3 ذَٰلِكَ bunu
4 وَإِنَّ ve şüphesiz
5 لَهُ onun vardır
6 عِنْدَنَا yanımızda ع ن د
7 لَزُلْفَىٰ bir yakınlığı ز ل ف
8 وَحُسْنَ ve güzel ح س ن
9 مَابٍ bir geleceği ا و ب
 

Hz. Dâvûd’un içten pişmanlığı ve tövbesi sonucunda hatasının bağışlandığı, bu sayede Allah katındaki üstün makamını koruduğu bildirilmektedir. Dâvûd’un yeryüzüne halife yapılması, onun geçmiş peygamberlerin halefi olarak onların misyonunu devam ettirmesi veya ülkesinde hükümdarlığın ona verilmesi olarak açıklanmıştır. Dâvûd hem peygamber hem hükümdar olduğu için kelimenin her iki anlamıyla da halifedir. Burada şu noktalara da dikkat çekilmektedir: Herkes hakkında gerekli olmakla birlikte özellikle Dâvûd gibi peygamber ve hükümdar olanlar için daha da önemli bazı görevler vardır, bunların başında da adalete riayet ve nefsanî arzuları yenme gelir. Aksine davranışlar, kişiyi Allah yolundan saptırır, dolayısıyla daha başka günahların işlenmesine de sebep olur. 26. âyetin sonunda bütün bunların âhiret hesabını unutmak veya önemsememekten kaynaklandığına da işaret edilmekte, bunun cezasının şiddetli olacağı hatırlatılmaktadır.

Sûrenin başında putperestlerin Kur’an ve Hz. Peygamber karşısındaki inkârcı ve alaycı tutumları hakkında bilgi verildikten sonra 17. âyette onların bu tutumlarına karşı Hz. Peygamber’e sabırlı olması öğütlenmiş ve “güçlü kulumuz” diye anılan Dâvûd’u örnek alması istenmişti. Sonraki âyetlerde ise Dâvûd’un bu gücünün iki kaynağına değinilmiştir. Bunlardan biri yönetim ve hükümlerinde adaleti gözetmesi, diğeri de hatalarının farkına varıp pişman olması ve Allah’a yönelip O’na ibadet ve dua etmesi, tövbe edip bağışını dilemesidir. Böylece Hz. Peygamber’e ve onun şahsında ümmetine şu ders verilmektedir: İşlerinizde adaletten ayrılmaz, yanlışlarınızı düzeltip Allah’a yönelir, O’nun huzurunda ibadet eder, engin mağfiretine sığınır, böylece ruhunuzu kötülüklerden arındırırsanız, Allah katında değeriniz yükseleceği gibi düşmanlarınıza karşı da güçlü olur, sonunda başarıyı siz elde edersiniz.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 577
 

فَغَفَرْنَا لَهُ ذٰلِكَۜ 

 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

Fiil cümlesidir.  غَفَرْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. 

لَهُ  car mecruru  غَفَرْنَا  fiiline mütealliktir. İşaret ismi  ذٰلِكَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  


 وَاِنَّ لَهُ عِنْدَنَا لَزُلْفٰى وَحُسْنَ مَاٰبٍ

 

وَ  atıf harfidir. İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. 

لَهُ  car mecruru  اِنَّ ‘nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir.  عِنْدَ  mekân zarfı mahzuf hale mütealliktir. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.

زُلْفٰى  kelimesi  اِنَّ ‘nin muahhar ismi olup, elif üzere mukadder fetha ile mansubdur. زُلْفٰى  maksur isimlerdendir. 

Maksur isimler: Sondan bir önceki harfi fethalı olup son harfi (ى) olan isimlere “maksur isimler” denir. Maksur isimler genellikle (ى) ile biter. Fakat çok az olarak (ا) ile biten maksur isimler de vardır. Maksur isimlerin sonunda yer alan bu harflere “elif-i maksure” denir.  اَلْفَتَى – اَلْعَصَا  gibi…

Maksur isimlerin îrab durumu şöyledir: Merfu halinde takdiri damme ile, mansub halinde takdiri fetha ile, mecrur halinde takdiri kesra ile îrab edilir. Yani maksur isimler merfu, mansub, mecrur hallerinde hep takdiri olarak (takdiren) îrab edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

حُسْنَ  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. Aynı zamanda muzâftır.  مَاٰبٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 

فَغَفَرْنَا لَهُ ذٰلِكَۜ 

 

Ayet, hükümde ortaklık nedeniyle  فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ  cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

ذٰلِكَ  ismi işareti, nasb mahallinde mef’ûldür.

İşaret isminde istiare vardır. Allah Teâlâ, ayette Hz. Davud’un hatasını işaret etmiştir.

Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi, aklî şeyler için kullanıldığında istiâre olur. Câmi’; her ikisinde de ‘‘vücûdun tahakkuku’’dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi

Soyut manalar için kullanılan işaret isimleri mecaz ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri Duhan/11, c. 5, S. 62)


 وَاِنَّ لَهُ عِنْدَنَا لَزُلْفٰى وَحُسْنَ مَاٰبٍ

 

وَ  haliyye veya atıftır. Cümlenin, öncesinin mazmununu kuvvetlendirmek için gelen istînâf olması caizdir.

اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkarî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.  لَهُ  car mecruru , اِنَّ ’nin mukaddem haberine mütealliktir.  زُلْفٰى  kelimesi,  اِنَّ ’nin muahhar ismidir. 

Veciz anlatım kastıyla gelen  عِنْدَنَا  izafeti,  عِنْدَ ‘yi tazim içindir.

Az sözle çok anlam ifade eden  حُسْنَ مَاٰبٍ  izafetinde, sıfat mevsufuna muzâf olmuştur.

زُلْفٰى  maksur isimdir.  مَاٰبٍ  kelimesinin nekre oluşu tazim ve nev ifade eder. 

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir.  İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

الزُّلْفى : yakınlık manasında olup, masdar ve masdarın ismidir. (Âşûr)

Haberin tekid edilişi, Allah’ın Davud (as)’a gazaplandığı vehmini ortadan kaldırmak içindir. (Âşûr)

المَآبُ dönüş manasında mimli masdardır ve kelime anlamı geri dönmektir. Burada kastedilen, ahirete dönüştür. Rücu’ olarak isimlendirilmiştir. Çünkü Allah'a rücu, yani dönüş vardır. (Âşûr)