Sâd Sûresi 42. Ayet

اُرْكُضْ بِرِجْلِكَۚ هٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ  ...

Biz de ona, “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ارْكُضْ (yere) vur ر ك ض
2 بِرِجْلِكَ ayağını ر ج ل
3 هَٰذَا (işte) bu
4 مُغْتَسَلٌ yıkanacak غ س ل
5 بَارِدٌ serin (bir su) ب ر د
6 وَشَرَابٌ ve içilecek ش ر ب
 

Hz. Eyyûb’un sabrı Hz. Muhammed’e ve ümmetine örnek gösterilmektedir. Kitâb-ı Mukaddes’te anlatıldığına göre (Eyub, 1/1-8) Eyyûb’un yedi oğlu, üç kızı vardı; ayrıca çok büyük bir servete sahipti. Fakat Allah onu büyük bir imtihana tâbi tuttu, Eyyûb çocuklarını ve servetini kaybetti, ağır bir hastalığa tutuldu, bütün bedenini çıban sardı. Nihayet Eyyûb sabrıyla imtihanı başardığını ispatlayınca, Allah da onun hastalığını iyileştirdiği gibi kaybettiklerinin yerine iki mislini verdi; böylece Eyyûb yeni evlâtlara ve büyük servete sahip oldu. “Ve bundan sonra yüz kırk yıl daha yaşadı ve oğullarını ve torunlarını gördü, dört göbek” (Eyub, 1/1-8; 42/10-17).

Müfessirlerin çoğunluğunun yorumunu dikkate alarak, “Şeytan bana sıkıntı ve acı vermektedir” diye çevirdiğimiz 41. âyetteki cümleyi İbn Âşûr, “Şeytan, hastalıktan çektiğim meşakkat ve acıyı kullanarak bana vesvese veriyor, hastalığı veren Allah’a karşı beni isyana zorluyor” veya “Hastalığın meşakkat ve acısı yanında bir de şeytanın vesvesesiyle uğraşıyorum!” şeklinde anlamanın daha isabetli olacağını belirtir (XXIII, 270). Eyyûb’un bu sızlanması, şeytandan gelen ve kendisini isyan etmeye zorlayan psikolojik baskıdan sıkıntı çektiğini ve bu baskıya karşı savaş verdiğini göstermektedir. 42. âyete göre Allah Eyyûb’un şifa bulmasını murat edince, ayağını yere vurmasını buyurdu; böylece yerden şifalı bir su fışkırdı. Âyette suyun “yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su” şeklinde tanıtılması, Eyyûb’un bu sudan hem içerek hem de yıkanarak şifa bulduğuna işaret etmektedir. 

Eyyûb’un eşi, hastalığı süresince ona hizmetten bir an bile geri durmamıştı. Fakat bir defasında üzüntüsü yüzünden Eyyûb’u isyana teşvik eden bazı sözler söylemiş, buna canı sıkılan Eyyûb da iyileştiği zaman ona yüz sopa vurarak cezalandıracağına yemin etmişti. Ancak kadının maksadı kötü olmadığı, Eyyûb da sadakatinden ve hizmetinden dolayı onu çok sevdiği için 44. âyette Allah Teâlâ Eyyûb’a bu cezayı sembolik bir şekilde uygulama yolunu göstermiştir. Bu olay, cezadan maksadın, insanlara acı çektirmek değil, düzeni ve asayişi korumak, haksızlıkları engellemek olduğunu; uygulamada suçlunun özel durumunun, iyi halinin göz önüne alınması gerektiğini hatırlatması bakımından da önem taşımaktadır.

 

  Berade برد : 

  بَرْدٌ sözcüğü temelde sıcaklık anlamına gelen حَرّ 'ın zıddıdır. Soğuk olmak, soğukluk ve soğuk anlamına gelir.

  بَرَدٌ havada soğuyup katılaşan yağmurdur (dolu).

  Uykuya بَرْدٌ  denmesinin nedeni ise uyuyan kimsenin رucudunda meydana gelen zahiri soğukluk ya da onda ortaya çıkan sukunet ve hareketsizlik halidir. (Müfredat) 

  Kuran’ı Kerim’de üç farklı isim formunda 5 kez geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri burûdet (soğukluk), berdelacuz (kışın sonundaki en soğuk beş gün), kaside-i bürde ve işari olarak gabardindir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

اُرْكُضْ بِرِجْلِكَۚ 

 

Fiil cümlesidir.  اُرْكُضْ بِرِجْلِكَ  mukadder sözün mekulü’l kavlidir. Takdiri, قلنا  (dedik) şeklindedir.

اُرْكُضْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.  بِرِجْلِكَ  car mecruru  اُرْكُضْ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


 هٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ

 

İsim cümlesidir.  هٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ  mukadder sözün mekulü’l-kavlidir. Takdiri, فقلنا هٰذَا مُغْتَسَلٌ (Bu; yıkanılacak sudur dedik) şeklindedir. 

هٰذَا  ism-i işareti mübteda olarak mahallen merfûdur.  مُغْتَسَلٌ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. 

بَارِدٌ  kelimesi  مُغْتَسَلٌ ‘un sıfatı olup lafzen merfûdur.  شَرَابٌ  atıf harfi و ‘la makabline matuftur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

بَارِدٌ  kelimesi sülâsî mücerred olan  برد  fiilinin ism-i failidir. 

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اُرْكُضْ بِرِجْلِكَۚ هٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ

 

Ayette îcâz-ı hazf sanatı vardır.  اُرْكُضْ بِرِجْلِكَۚ  cümlesi, takdiri  قلنا (dedik) olan mahzuf fiilin mekulü’l-kavlidir. Emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. 

Mekulü’l-kavle dahil olan  هٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ  cümlesi, takdiri  قلنا (dedik) olan diğer bir mahzuf fiilin mekulü’l-kavlidir. Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Ayetteki iki cümle arasında meskutun anh mevcuttur. 

Müsnedün ileyhin işaret ismi ile marife olması, dikkatleri işaret edilen ayetlere yoğunlaştırmak ve onları tazim ve teşrif etmek içindir.

بَارِدٌ  ve  شَرَابٌ  kelimeleri  مُغْتَسَلٌ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )

Suyun “yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su” şeklinde özelliklerinin sayılması taksim sanatıdır.

Ayette suyun “yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su” şeklinde tanıtılması, Eyyûb’un bu sudan hem içerek hem de yıkanarak şifa bulduğuna işaret etmektedir.