Sâd Sûresi 75. Ayet

قَالَ يَٓا اِبْل۪يسُ مَا مَنَعَكَ اَنْ تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّۜ اَسْتَكْـبَرْتَ اَمْ كُنْتَ مِنَ الْعَال۪ينَ  ...

Allah, “Ey İblis! Ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten seni ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın, yoksa üstünlerden mi oldun?” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ki ق و ل
2 يَا إِبْلِيسُ İblis
3 مَا nedir?
4 مَنَعَكَ seni alıkoyan م ن ع
5 أَنْ
6 تَسْجُدَ secde etmekten س ج د
7 لِمَا
8 خَلَقْتُ yarattığıma خ ل ق
9 بِيَدَيَّ iki elimle ي د ي
10 أَسْتَكْبَرْتَ büyüklük mü tasladın? ك ب ر
11 أَمْ yoksa
12 كُنْتَ (mi) oldun? ك و ن
13 مِنَ -den
14 الْعَالِينَ yüceler- ع ل و
 
Burada belirtilmemekle birlikte, başka âyetlerde meleklerin secde etmeleri emredilen bu ilk insanın Hz. Âdem olduğu bildirilmiştir. Bundan önceki âyetlerde melekler topluluğunun tartışmasına atıf yapılmasına ve ilk insan konusuyla münasebet kurulmasına bakılırsa burada Hz. Âdem’in yaratılışına ve İblis’in onun karşısındaki olumsuz tutumuna, bu yüzden Allah’a âsi olup rahmetten kovulmasına dair bilgilere yer verilmekle, bilhassa Hz. Muhammed’in bu bilgileri ancak vahiy yoluyla almış olabileceği ortaya konmuş; böylece ona vahiy geldiğine, dolayısıyla peygamberlik görevi verildiğine inanmayan müşrikler ikna edilmek istenmiştir. Ayrıca bu âyetler insanın, yaratıcısının kim olduğunu, kendi aslının ne olduğunu, nereden geldiğini anlayıp kavraması; şeytanî kışkırtmalara karşı dikkatli olması gerektiğini; Allah’a inanıp dayanan, ihlâsla Allah yoluna koyulanlar üzerinde şeytanî kışkırtmaların asla etkili olamayacağını, zira Allah’ın, yardımıyla onların yanında olduğunu bildirmektedir (âyetlerin ayrıntılı tefsiri için bk. Bakara 2/34; A‘râf 7/11-18; Hicr 15/28-40).
 

قَالَ يَٓا اِبْل۪يسُ مَا مَنَعَكَ اَنْ تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّۜ

 

Fiil cümlesidir. قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir takdiri  هُوَ ’dir.  Mekulü’l-kavli  يَٓا اِبْل۪يسُ ‘dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.

يَٓا  nida harfidir. اِبْل۪يسُ  münada olup mahallen mansub müfred alemdir. Nidanın cevabı  مَا مَنَعَكَ اَنْ تَسْجُدَ ‘dir. 

مَا  istifham ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur.  لَكَ  car mecruru  مَا ‘nın mahzuf haberine mütealliktir. 

مَنَعَكَ  fiil cümlesi mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. مَنَعَكَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

Fiili muzarinin başına  اَنْ  harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdar-ı müevvel cümlesi)” denmektedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

اَنْ  ve masdar-ı müevvel mahzuf  مِنْ  harfi ceriyle birlikte تَسْجُدَ  fiiline mütealliktir. 

تَسْجُدَ  fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’ dir.  مَا  müşterek ism-i mevsûl,  لِ  harfi ceriyle birlikte  مَنَعَكَ  fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  خَلَقْتُ بِيَدَيَّ ‘ dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

خَلَقْتُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  تُ  fail olarak mahallen merfûdur. بِيَدَيَّ  car mecruru  خَلَقْتُ  fiiline mütealliktir. Mütekellim zamiri  ى  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


 اَسْتَكْـبَرْتَ اَمْ كُنْتَ مِنَ الْعَال۪ينَ

 

Fiil cümlesidir.  اَمْ  munkatıadır.  بل  ve hemze manasındadır. Çoğunlukla soru edatlarıyla birlikte kullanılır ve muhataptan bu edatın öncesi ile sonrasındaki unsurlardan birini tayin ve tercih etmesini zorunlu kılar. Genellikle soru edatı olan hemze ile (اَ) birlikte kullanılır. İkiye ayrılır: 1. Muttasıl  اَمْ  . Munkatı’  اَمْ  (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَسْتَكْـبَرْتَ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ  fail olarak mahallen merfûdur. 

كُنْتَ  sükun üzere mebni nakıs fiildir.  تَ  muttasıl zamiri  كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. 

مِنَ الْعَال۪ينَ  car mecruru  كُنْتَ nin mahzuf haberine müteallık olup, cer alameti  ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle irablanırlar.

الْعَال۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan علو  fiilinin ism-i failidir. 

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَسْتَكْـبَرْتَ  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi كبر ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.

 

قَالَ يَٓا اِبْل۪يسُ مَا مَنَعَكَ اَنْ تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّۜ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  يَٓا اِبْل۪يسُ مَا مَنَعَكَ اَنْ تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّۜ  nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. اِبْل۪يسُ , münadadır.

Nidanın cevabı  مَا مَنَعَكَ اَنْ تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّۜ  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. İstifham ismi  مَا  mübteda,  مَنَعَكَ  haberidir. Müsnedin mazi fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, hudûs, sebat ve istikrar ifade etmiştir.

اَنْ  ve akabindeki  تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّۜ  cümlesi, takdir edilen  مِنَ  harfiyle,  مَنَعَكَ  fiiline mütealliktir. Masdar-ı müevvel müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Mecrur mahaldeki  مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  لِ  harfiyle birlikte  تَسْجُدَ  fiiline mütealliktir. Sılası olan  خَلَقْتُ بِيَدَيَّ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)

بِيَدَيَّ  izafeti, Allah Teâlâ’ya aid mütekellim zamirine muzâf olan  بِيَدَ  için tazim ve teşrif ifade eder.

Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen gerçek manada soru olmayıp tevbih (muhatabı azarlamak) manası taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Sorunun cevabını bilmemesi muhal olduğu için ayette tecâhül-i ârif sanatı vardır.

خَلَقْتُ بِيَدَيَّۜ  ifadesinde mecaz-ı mürsel sanatı vardır. İki el, eylemlerin gerçekleştirildiği diğer uzuvlara üstün olduğu için zikredilmiştir.

Şayet  خَلَقْتُ بِيَدَيَّ [İki elimle yarattım] cümlesinin manası nedir? dersen şöyle derim: iki eli bulunan varlıklar, işlerinin çoğunu iki elleriyle yaparlar. Bu doğrultuda, iki el kullanılmaksızın bizzat yapılan işler de, tağlîb üslubuyla, iki elle yapılan işlerden sayılmıştır.(Keşşâf)

Ana-baba vasıta olmaksızın, Bizzat yarattığım bir şeye secde etmekten seni alıkoyan nedir? Senin hakkın olmadığı halde büyüklük mü tasladın, yoksa üstünlük hakkı olanlardan mı oldun? Yahut da şimdi mi büyüklük tasladın, yoksa olduğundan beri mi taslayanlardansın?

بِيَدَيَّۜ  "İki elimle" denilmesi, Allah'ın, Hz Âdem'i yaratmaya son derece itina gösterdiğini belirtmek içindir ki, bu, onun yüceltilmesini ve tazim edilmesini gerektirmektedir. Bundan maksat, İblisin şiddetle kınanmasıdır. (Ebüssuûd)


 اَسْتَكْـبَرْتَ اَمْ كُنْتَ مِنَ الْعَال۪ينَ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle, Allah Teâlâ’ nın sözünün devamıdır. 

İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

اَمْ  muttasıl atıf harfidir. كُنْتَ مِنَ الْعَال۪ينَ  cümlesinin makabline atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Nakıs fiil  كان ‘nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur مِنَ الْعَال۪ينَ ‘nin müteallakı olan haber mahzuftur. 

الْعَال۪ينَ , ism-i fail vezninde gelerek durumun devam ve sübutuna işaret etmiştir.

الْعَال۪ينَ ‘de istiare vardır. Övgüye layık olmak anlamında müstear olmuştur.

Bu kelimenin aslı, ألعلْوٌ  yani  irtifadır. Yeryüzünde görünür şekilde açıkça yükselmektir. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fî Sûreti Meryem, s.212)

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, c. 5, s.124)

Mecrur haber, vasıf kuvvetindedir. Haber olarak gelen mecrurlar, zarflar, mübtedanın bununla vasıflandığını ifade ederler. Nahiv alimlerinin açıkladığı gibi kelamda  كائِنٍ  benzeri bir müstekar takdiriyle husûl ve sübut ifade eder. (Âşûr, Şuarâ/113)

Cümle, istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen gerçek manada soru olmayıp tahkir ve azarlama manası taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Sorunun cevabını bilmemesi muhal olduğu için ayette soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

تَسْجُدَ - الْعَال۪ينَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî,  اَسْتَكْـبَرْتَ - الْعَال۪ينَ  kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.