Sâd Sûresi 86. Ayet

قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُـكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُتَكَلِّف۪ينَ  ...

(Ey Muhammed!) De ki: “Bundan (tebliğ görevinden) dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Ben kendiliğinden yükümlülük altına girenlerden değilim.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قُلْ de ki ق و ل
2 مَا
3 أَسْأَلُكُمْ ben sizden istemiyorum س ا ل
4 عَلَيْهِ buna karşı
5 مِنْ hiçbir
6 أَجْرٍ ücret ا ج ر
7 وَمَا ve değil(im)
8 أَنَا ben
9 مِنَ -dan
10 الْمُتَكَلِّفِينَ yapmacık yapanlar- ك ل ف
 

Temel gayesi nübüvvetin ispatı olan sûrenin bu son âyetlerin­de bu gerçek üzerine son bir defa daha dikkat çekilmekte, Hz. Muham­med’in hak peygamber olduğunun kanıtları onun dilinden ifade edil-

mektedir. Buna göre Hz. Peygamber, görevini sürdürmek için muha­taplarından kişisel bir çıkar, maddî veya mânevî bir karşılık beklememektedir; şayet gerçekten peygamber olmasaydı bir çıkar sağlamak için bu işe kalkışması gerekirdi. Böyle olmadığına göre o davetinde samimidir, söyledikleri gerçektir; sahte bir misyon üstlenen, peygamberlik taslayan biri değildir; tebliğ ettiği Kur’an da onun yakıştırması değil, bütün âlemlere, yani bütün akıllı ve yükümlü varlıklara gönderilen ilâhî bir öğüt ve uyarıdır. 

Burada “bütün âlemlere” kaydı, Kur’an mesajının ve Hz. Muhammed’in peygamberliğinin evrenselliğini gösteren en kesin delillerdendir. Son âyette geçen nebe’ kelimesi “haber” anlamına gelir. Haber, “realiteye uygun bildirim” demektir; nitekim asılsız bildirime “yalan haber” denir. Şu halde haberde asıl olan, duyurulan bilginin gerçekliğidir. Bu sebeple âyetteki nebe’ kelimesini “bildirdiklerinin gerçekliği” şeklinde çevirdik. “Onun bildirdiklerinin gerçekliğini bir zaman sonra öğreneceksiniz” ifadesi, müslümanlar için gelecekte İslâm’ın başarıya ulaşacağını bildiren bir müjde, inkârcılar için de bir uyarı anlamı taşımaktadır. Nitekim, müşriklerin bütün karşı çabalarına, mücadelelerine, zulüm ve baskılarına rağmen bu müjde adım adım gerçekleşmiş; daha Resûlullah aleyhisselâm hayattayken Arap yarımadasında şirkin kökü kazınmış; nihayet bir asır gibi kısa bir zamanda İslâm üç kıtaya yayılan, çeşitli milletlerce benimsenen evrensel bir din haline gelmiştir.

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 593
 

قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُـكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ

 

Fiil cümlesidir. قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

Mekulü’l-kavli  مَٓا اَسْـَٔلُـكُمْ عَلَيْهِ ‘dir.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

مَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَسْـَٔلُـكُمْ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ’dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

عَلَيْهِ  car mecruru اَجْرٍ ‘e mütealliktir.  مِنْ  zaiddir. اَجْرٍ  lafzen mecrur, ikinci mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.


وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُتَكَلِّف۪ينَ

 

Cümle, atıf harfi وَ ‘la mekulü’l-kavle matuf olup mahallen mansubdur.

İsim cümlesidir.  مَٓا  olumsuzluk harfi olup  لَيْسَ  gibi amel eder. İsmini ref haberini nasb eder.  اَنَا۬  munfasıl zamir  مَٓا ‘nın ismi olarak mahallen merfûdur.

مِنَ الْمُتَكَلِّف۪ينَ  car mecruru  مَٓا ‘nın mahzuf haberine müteallik olup mahallen mansubdur. 

لْمُتَكَلِّف۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan tefe’ul babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُـكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz.   Peygamber’dir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  مَٓا اَسْـَٔلُـكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ  cümlesi, menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. 

Tekid ifade eden zaid  مِنْ ’in dahil olduğu مِنْ اَجْرٍ ’deki tenvin kıllet, umum ve nev ifade eder. Bilindiği gibi nefy siyakında nekre umum ve şümule işarettir. Tekid ifade eden zaid  مِنْ  harfi de kelimeye ‘hiçbir’ anlamı katmıştır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  عَلَيْهِ , ihtimam için, mef’ûl olan  اَجْرٍ ‘e takdim edilmiştir.

سأل  fiili ‘sormak’ manasındadır.  عَلَيْ  harf-i ceri ile kullanıldığında ‘istemek’ manasını alır. Fiillerin harf-i cerle yeni anlam kazanmalarına tazmin denir.

Bu cümle, Kur’an-ı Kerim’in birçok suresinde ufak farklılıklarla veya aynen  tekrarlanmıştır. Tekrarlanan cümleler arasında tekrir, ıtnâb ve reddü'l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.

Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkaf/28, C. 7, S. 314)

Peygamber (sav) den daha önceden söz edilmediği halde ondan zamir ile söz edilmiştir. Bunun [yüce Allah'ın aramızdan bu zikir onun üzerine mi indirildi?] (Sâd, 38/8) ayetine raci olduğu da söylenmiştir. (Kurtubî)

عَلَيْهِ  deki zamir Kur’an’a aittir ve böylece surenin başında zikredilen Kur’an dolayısıyla reddü'l-acüz ale's-sadr vardır. (Âşûr- Keşşâf) 

 

وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُتَكَلِّف۪ينَ

 

Cümle atıf harfi  وَ ‘la mekulü’l-kavl cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Nefy harfi  مَا , nakıs fiil  ليس  gibi amel etmiştir. Cümlede icaz-ı hazif sanatı vardır.  مِنَ الْمُتَكَلِّف۪ينَ  car mecruru,  مَٓا ’nın mahzuf haberine mütealliktir.

Mecrur haber, vasıf kuvvetindedir. Haber olarak gelen mecrurlar, zarflar, mübtedanın bununla vasıflandığını ifade ederler. Nahiv alimlerinin açıkladığı gibi kelamda  كائِنٍ  benzeri bir müstekar takdiriyle husûl ve sübut ifade eder. (Âşûr, Şuarâ/113)

‘’Ve ben kendiliğinden bir şeyler uyduranlardan da değilim.’’ Yani ben bir şeyler uydurmak için kendimi zorlamıyorum ve emrolunmadığım şeyleri uydurup söylemiyorum demektir. (Kurtubî)  

Tekellüfü olumsuzlamada  مَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُتَكَلِّف۪ين  terkibi,  ما أنا بِمُتَكَلِّفٍ  şeklinde söylemekten daha kuvvetlidir. (Âşûr)