وَاِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّۚ فَاِنْ اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيَّ اِذْ لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يداً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِنَّ | ve şüphesiz |
|
2 | مِنْكُمْ | içinizden |
|
3 | لَمَنْ | bir kısmı var ki |
|
4 | لَيُبَطِّئَنَّ | pek ağır davranır |
|
5 | فَإِنْ | eğer |
|
6 | أَصَابَتْكُمْ | size erişirse |
|
7 | مُصِيبَةٌ | bir felaket |
|
8 | قَالَ | der ki |
|
9 | قَدْ | muhakkak |
|
10 | أَنْعَمَ | lutfetti |
|
11 | اللَّهُ | Allah |
|
12 | عَلَيَّ | bana |
|
13 | إِذْ |
|
|
14 | لَمْ |
|
|
15 | أَكُنْ | bulunmadım |
|
16 | مَعَهُمْ | onlarla beraber |
|
17 | شَهِيدًا | hazır |
|
Müminler savaşa çağrıldığında ağırdan alanların, mağlûbiyet olursa “Allah yüzüme baktı da onlarla beraber bulunmadım” diye içten içe sevinenlerin, zafer ve ganimet elde edilirse “Keşke onlarla beraber olsaydım...” diye dövünenlerin kimler olduğu sorusuna iki cevap verilmiştir. Bir kısım tefsirciye göre bunlar, müslümanlarla beraber yaşayıp durdukları halde henüz gönüllerinde iman, gereği gibi yerleşip güçlenmemiş, hayatıyla imanı arasında tam bir paralellik hâsıl olmamış müminlerdir. Çünkü âyet “İçinizden bazıları vardır ki...” diye başlamaktadır. Diğer bir yoruma göre bunlardan maksat münafıklardır. Bu durumda “içinizden...” ifadesi, görünüşe göredir; zira münafıklar dış yüzleri, görünüşleri bakımından müminler gibidirler, onların cemaatine dahildirler. Bize göre burada müminlerin içinde bulunan zayıf imanlı, kararsız ve sebatsız müslümanlarla münafıkların birlikte kastedilmiş olması da mümkündür. Davası uğrunda imanı kendisini ölüme götürecek güçte ve seviyede bulunmayan sıradan insanlar, âyette de tasvir edildiği gibi, daima içlerinden menfaat hesapları yaparlar; girişecekleri işin getirisi ve götürüsü ile ilgili ihtimaller arasında gidip gelirler.
Kaynak : Kur’ân Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 94
وَاِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّۚ
وَ istînâfiyyedir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
مِنْكُمْ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.
مَنْ müşterek ism-i mevsûlu, اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. Mukadder kasem ve cevabı ism-i mevsûlun sılasıdır.
لَ mukadder kasemin başına gelen vakıadır. Takdiri, أقسم ليبطئن (Yemin ederim ki ağırdan alacaklar) şeklindedir.
يُبَطِّئَنَّ fiilinin sonundaki نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir.
Tekid nun’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak,
teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
لَيُبَطِّئَنَّۚ tabiri, الاِبْطَاءُ (gecikti, ağır davrandı) anlamına da gelir. “Buna göre buradaki tef’îl vezninin anlamı, bu fiilin tekrar tekrar meydana geldiğini ifade etmektir. Dil alimleri, Arapların, “Ey falanca, seni bizden alıkoyan nedir?” dediklerini nakletmişlerdir. Arapların, مَا اَبْطَأَ بِكَ يَا فُلَانُ عنَّا bu fiili ب harf-i ceriyle kullanmaları da bu fiilin hadd-i zatında müteaddi olmadığına delalet eder. Buna göre ayetin manası, “Onlar içinde, bu gayeye karşı ağır davranan ve cihad hususunda gevşek davranıp ağırdan alan kimseler vardır. Bunlar, Müslümanlar zafere ulaştıkları zaman ganimete nail olmak için onlarla olmuş olmayı temenni ederler. Ama Müslümanların başına nahoş bir iş geldiğinde de onlarla birlikte bulunmamış olmalarından dolayı sevinirler.” şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)
Ayetteki لَيُبَطِّئَنَّۚ ifadesinden muradın, onların ağır davranması olup başkalarını geri durdurma olmadığına delalet eden hususlardan birisi de Cenab-ı Hakk’ın, ganimet elde edildiği zaman onların söylediğini naklettiği “Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da…” sözleridir.
Müfessirlerin çoğu ise bu kelimeyi “başkasını geri durdurma, alıkoyma” manasına hamletmişlerdir. Müfessirler böylece, اَبْطَأً ve بَطَّأً fiillerini birbirinden farklı kabul edip birincisini lâzım, ikincisini ise müteaddi addetmişlerdir; حَبَّ (sevimli oldu) ve اَحَبَّ (sevdi) fiillerinde olduğu gibi. Çünkü birinci fiil lâzım, ikincisi ise müteaddidir. (Fahreddin er-Râzî)
فَاِنْ اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيَّ اِذْ لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يداً
فَ atıf harfidir. Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşaî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.
Fe (فَ): Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez.
اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder.
اَصَابَتْكُمْ şart fiili olup mahallen meczumdur. Fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir.
Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. مُص۪يبَةٌ fail olup lafzen merfûdur.
Şartın cevabı قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ’dur. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Şartın cevabı olup mahallen meczumdur. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
Mekulü’l-kavli, قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ ’dur. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. اَنْعَمَ fetha üzere mebni mazi fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur. عَلَيَّ car mecruru اَنْعَمَ fiiline müteallıktır.
عَلَى harf-i ceri mecruruna istila, rağmen/karşı, hal gibi manalar kazandırabilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِذْ zaman zarfı, اَنْعَمَ fiiline müteallıktır. لَمْ اَكُنْ cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لَمۡ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. اَكُنْ nakıs meczum muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder. اَكُنْ ’un ismi, müstetir olup takdiri انا ’dir.
Mekân zarfı مَعَ, habere müteallıktır. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. شَه۪يدًا kelimesi اَكُنْ ’un haberi olup lafzen mansubtur.
وَاِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّۚ
وَ istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş
sübut ifade eden isim cümlesidir.
Faide-i haber inkârî kelam olan cümlede haberin hazfi îcâz-ı hazif, takdimi takdim-tehir sanatıdır.
İsm-i mevsûlün sılasına dâhil olan lam, tekid harfidir.
Müsnedün ileyhin müşterek ism-i mevsûl مَنْ ile marife olması bahsedilenlerin bilinen kişiler olduğunu belirtmesi yanında tahkir ifade eder. مَنْ ’de tevcîh sanatı vardır.
Lam-ı muzahlaka; cümlenin başında gelmesi gereken tekid harfidir. Cümlenin başında اِنَّ olunca yuvarlanıp haberin başına gelir.
Hayır işlerinde ağırdan almak münafıkların karakteridir.
لَمَنْ’deki lam ibtidâiyye olup إِنَّ ٱللَّهَ لَغَفُورࣱ رَّحِیمࣱ [Allah gerçekten bağışlayıcıdır, merhametlidir. (Nahl Suresi, 18)] ayetindeki ile aynı işlevi görmektedir. لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّۚ [işi ağırdan alan] ifadesindeki ise gizli bir kasemin cevabı olup açılımı şöyledir: “İçinizde, Allah’a yemin ederim ki işi alabildiğine ağırdan alanlar var!” Kasem ve cevabı, مَنْ ’in sılasıdır; sıla cümlesinde ism-i mevsûle ait olan zamir ise لَيُبَطِّئَنَّۚ fiilinde gizli olan هو zamiridir. Hitap, Peygamberin (s.a.) ordusunadır. “İşi ağırdan alanlar” ise münafıklardır, çünkü orduyla birlikte sefere münafıkça çıkıyorlardı. لَيُبَطِّئَنَّۚ ’nin manası, [ağırdan alırlar] ve [cihattan geri kalırlar]’dır. (Keşşâf - Beyzâvî)
فَاِنْ اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيَّ اِذْ لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يداً
Ayete dâhil olan فَ istînâfiyyedir. Cümle şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Şart cümlesi اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cevap cümlesi …قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ müspet mazi fiil sıygasında haberî isnaddır. Cevap cümlesinde fiilin mef’ûlü olan mekulü’l-kavl, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
اَنْعَمَ fiilinin müteallıkı olan اِذْ zaman zarfı olup لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يدًا cümlesine muzâf olmuştur.
لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يدًا, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اَصَابَتْكُمْ - مُص۪يبَةٌ kelimeleri arasında cinas ve reddü'l-acüz ale's-sadr vardır.