Mü'min Sûresi 79. Ayet

اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۘ  ...

Allah, bir kısmına binesiniz, bir kısmını da yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 اللَّهُ Allah
2 الَّذِي O’dur ki
3 جَعَلَ yarattı ج ع ل
4 لَكُمُ size
5 الْأَنْعَامَ hayvanları ن ع م
6 لِتَرْكَبُوا binmeniz için ر ك ب
7 مِنْهَا kimine
8 وَمِنْهَا ve kiminden
9 تَأْكُلُونَ yemeniz için ا ك ل
 
Allah’ın âyetlerini tartışma, onlarla mücadele etme cüretini gösteren müşriklere, o günün şartlarında yararlandıkları başlıca imkânları kendilerine bahşedenin Allah olduğu hatırlatılmakta; bu lutufların sahibine saygı duyup ona teslim olmaları gerektiğine işaret edilmektedir. En‘âm kelimesi özellikle deve, daha genel olarak da deve ile birlikte sığır, koyun ve keçi türlerini ifade etmek üzere kullanılır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “n‘am” md.). Zemahşerî, “Gönüllerinizdeki bir arzuya onlara binerek ulaşırsınız” meâlindeki cümleyi şöyle açıklar: Maksat, hac yolculuğu ve savaş sırasında uygun hayvanlara binmek; dinin yaşatılması ve ilim tahsili için bu hayvanlarla ülkeden ülkeye dolaşmaktır (III, 379). Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 681
 

اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا

 

İsim cümlesidir.  اَللّٰهُ  lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur. Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  جَعَلَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

جَعَلَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  لَكُمُ  car mecruru  جَعَلَ  fiiline mütealliktir.  الْاَنْعَامَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

لِ  harfi,  تَرْكَبُوا  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  جَعَلَ  fiiline mütealliktir.

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَرْكَبُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

مِنْهَا  car mecruru  تَرْكَبُوا  fiiline mütealliktir.  مِنْ  harf-i ceri teb’ıziyye veya ibtidâiyyedir.

مِنْ  harf-i ceri mecruruna ibtidaiye, ba’z, tebyin, karşılaştırma, zaid, sebep, bedel – karşılık, iki şeyi birbirinden ayırt etmek gibi manalar kazandırabilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۘ

 

 

وَ  istînâfiyyedir.  مِنْهَا  car mecruru  تَأْكُلُونَۘ  fiiline mütealliktir.  تَأْكُلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
 

اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۘ

 

 

Bu cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden oluşmuş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle  marife olması, telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

Müsned konumundaki has ism-i mevsûlün sılası olan  جَعَلَ لَكُمُ الْاَنْعَامَ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  لَكُمُ , ihtimam için, mef’ûl olan  الْاَنْعَامَ ‘ye takdim edilmiştir.

Müsnedin ism-i mevsûlle gelmesi, haberin muhataplar tarafından bilindiğini belirtmesi yanında, önemini vurgulamak ve gelen habere dikkat çekmek içindir. 

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. 

Lafza-i celâl hem facirlerin, hem de iyi insanların kalplerinde bir heybet uyandırır.

Sebep bildiren harf-i cer  لِ ’nin gizli  أنْ ’le masdar yaptığı  لِتَرْكَبُوا مِنْهَا  cümlesi, mecrur mahalde olup masdar teviliyle,  جَعَلَ  fiiline mütealliktir. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Her iki  مِنْ ’de ba'diyet manasındadır. (Âşûr)

مِنْهَا تَأْكُلُونَۘ  cümlesi, makabline matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil cümleye teceddüt ve tecessüm anlamı katmıştır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  مِنْهَا , önemine binaen amili olan  تَأْكُلُونَ ’ye takdim edilmiştir.

الْاَنْعَامَ ‘nin binilenler ve yenilenler olarak ayrıntılanması taksim sanatıdır. 

Bunda da yemenin, binmek gibi olmadığına işaret  vardır ki yemenin helal olma ve helal kesim kuralına bağlı olmasına delalet eder. Böylece onlardan helal olmayanları tecrit etmiş olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, C. 1, s. 379)

Burada, binilen hayvanlardan özellikle develer kastedilmektedir. (Ebüssuûd, Âşûr)

Ayetin metninde yer alan  مِنْ  harf-i ceri ibtida-i gaye (başlangıç noktası) ifade etmek içindir. Buna göre ayetin manası: Allah başlangıçta binesiniz ve yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır, demek olur. Bu durumda hem binme hem de yeme fiili hayvanların bütünü için geçerli olur. Ya da buradaki  مِنْ  teb'îz (kısım bildirme) içindir. Bu takdirde de ayetin manası: Allah kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır, demek olur. Çünkü hayvanların yaratılmasındaki asıl maksat onlardan yararlanmadır. Hayvanlara binmek de yararlanmayla ilgilidir. (Ruhu’l Beyan)