وَلَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِـعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً ف۪ي صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَۜ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَكُمْ | ve sizin için vardır |
|
2 | فِيهَا | onlarda |
|
3 | مَنَافِعُ | faydalar |
|
4 | وَلِتَبْلُغُوا | erersiniz |
|
5 | عَلَيْهَا | onların üstünde |
|
6 | حَاجَةً | arzuya |
|
7 | فِي |
|
|
8 | صُدُورِكُمْ | gönüllerinizdeki |
|
9 | وَعَلَيْهَا | ve onların üstünde |
|
10 | وَعَلَى | ve üstünde |
|
11 | الْفُلْكِ | gemilerin |
|
12 | تُحْمَلُونَ | taşınırsınız |
|
وَلَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِـعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً ف۪ي صُدُورِكُمْ
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَكُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. ف۪يهَا car mecruru مَنَافِـعُ ‘nun mahzuf haline mütealliktir. مَنَافِـعُ muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.
لِتَبْلُغُوا atıf harfi وَ ‘la لِتَرْكَبُوا ‘ya matuftur.
لِ harfi, تَبْلُغُوا fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte جَعَلَ fiiline mütealliktir.
تَبْلُغُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. عَلَيْهَا car mecruru تَبْلُغُوا ‘daki failin mahzuf haline mütealliktir.
حَاجَةً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. ف۪ي صُدُورِكُمْ car mecruru حَاجَةً ‘nin mahzuf sıfatına mütealliktir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَۜ
وَ atıf harfidir. عَلَيْهَا car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. عَلَى الْفُلْكِ car mecruru atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
تُحْمَلُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari meçhul fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
وَلَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِـعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً ف۪ي صُدُورِكُمْ
وَ , atıftır. Önceki istînâf cümlesine matuf olan bu cümlenin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Ayetin ilk cümlesi olan وَلَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِـعُ , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. لَكُمْ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir. مَنَافِـعُ , muahhar mübtedadır.
Cümlede müsnedün ileyh olan مَنَافِـعُ ’nun nekre gelmesi tazim ve kesret ifade etmiştir. Bu kelime, müntehel cumû’ olduğu için tenvin almamıştır.
وَ , atıftır. Sebep bildiren harf-i cer لِ ’nin gizli أنْ ’le masdar yaptığı لِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً ف۪ي صُدُورِكُمْ cümlesi, mecrur mahalde masdar teviliyle جَعَلَ fiiline mütealliktir. Önceki ayetteki masdar cümlesine matuf olan masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mef’ûl olan حَاجَةً ’deki tenvin kesret ve nev ifade eder.
لَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِـعُ sözünü takiben … وَلِتَبْلُغُوا cümlesinin gelmesi, umumdan sonra hususun zikri babında ıtnâb sanatıdır.
Kalp gibi sudûr da akla ıtlak edilir. (Âşûr)
وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَۜ
وَ , istînâfiyyedir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede, takdim-tehir sanatı vardır. Siyaktaki önemine binaen amiline takdim edilen عَلَيْهَا ve ona matuf olan عَلَى الْفُلْكِ car mecrurları, تُحْمَلُونَ۟ fiiline mütealliktir. تُحْمَلُونَ۟ fiili meçhul bina edilmiştir.
Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
وَلَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِـعُ ve وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ sözündeki mecrurların takdim edilmesi, fasılaya riayet ve ihtimam içindir. (Âşûr)
عَلَى الْفُلْكِ deyip de في الفلك dememesi, عَلَيْهَا 'ya uyması içindir. Yemede nazmı değiştirme de (في الأكل demesi lazımdı) yemenin zaruri olmasından dolayıdır. Şöyle de denilmiştir; çünkü ondan hayat kastedilir ki, o da zaruridir. Zevk almak, binmek ve yolculuk ise bazen dinî maksatlarla vâcip veya mendup olur.
Ya da yenen şeyle menfaatini ayırmak içindir. (Beyzâvî)