قَالَ اَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِاَهْدٰى مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ اٰبَٓاءَكُمْۜ قَالُٓوا اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | dedi |
|
2 | أَوَلَوْ | şayet |
|
3 | جِئْتُكُمْ | ben size getirsem de mi? |
|
4 | بِأَهْدَىٰ | daha doğrusunu |
|
5 | مِمَّا | şeyden |
|
6 | وَجَدْتُمْ | bulduğunuz |
|
7 | عَلَيْهِ | üzerinde |
|
8 | ابَاءَكُمْ | babalarınızı |
|
9 | قَالُوا | dediler |
|
10 | إِنَّا | doğrusu biz |
|
11 | بِمَا | şeyi |
|
12 | أُرْسِلْتُمْ | sizinle gönderilen |
|
13 | بِهِ | onu |
|
14 | كَافِرُونَ | inkar ediyoruz |
|
Peygamberi inkâr etmek, onun tebliğini engellemeye çalışmak yalnızca son peygamberin mâruz kaldığı bir tepki değildir; hak dinden uzaklaşmış, şirki bir kültür mirası olarak içselleştirmiş bütün topluluklar peygamberlerine karşı bu tepkiyi göstermişlerdir. Bunun tipik bir örneği de tevhidin bayrak isimlerinden olan Hz. İbrâhim’in inkârcı kavmidir.
28. âyeti, Allah’ı özne yaparak “Allah tevhid ilkesini İbrâhim’in soyundan gelenler içinde devam ettirdi” şeklinde anlayanlar da olmuştur. Hz. İbrâhim’in nesline vasiyetinden söz eden âyet bizim meâldeki tercihimizi teyit etmektedir (Bakara 2/132).
قَالَ اَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِاَهْدٰى مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ اٰبَٓاءَكُمْۜ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Hemze istifham harfidir. وَ haliyyedir. لَوْ جِئْتُكُمْ بِاَهْدٰى hal olarak mahallen mansubdur. Mekulü’l kavl mahzuftur. Takdiri, أتفعلون ذلك ولو جئتكم (Size … getirsem bunu yapar mısınız?) şeklindedir.
Mukadder şartın cevabı mahzuf mekulü’l-kavle delalet eder.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَوْ gayr-ı cazim şart harfidir.
جِئْتُكُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri تُ fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
بِاَهْدٰى car mecruru جِئْتُكُمْ fiiline veya جِئْتُكُمْ ‘deki hitap zamirinin mahzuf haline mütealliktir.
اَهْدٰى maksur isimdir. Maksur isimler merfu, mansub, mecrur hallerinde hep takdiri olarak (takdiren) îrab edilir. Burada mecruru takdir edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَّا müşterek ism-i mevsûl مِنْ harf-i ceriyle اَهْدٰى ‘ya mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası وَجَدْتُمْ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
وَجَدْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. تُمْ muttasıl zamiri fail olarak mahallen merfûdur. عَلَيْهِ car mecruru اٰبَٓاءَكُمْ ‘deki zamirin mahzuf haline mütealliktir.
اٰبَٓاءَكُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
قَالُٓوا اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ
Fiil cümlesidir. قَالُٓوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavli اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ ‘dir. قَالُٓوا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. نَّا mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
مَٓا müşterek ism-i mevsûl بِ harf-i ceriyle كَافِرُونَ ‘ye mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası اُرْسِلْتُمْ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. اُرْسِلْتُمْ sükun üzere mebni, meçhul mazi fiildir. تُمْ muttasıl zamiri naib-i fail olarak mahallen merfûdur. بِه۪ car mecruru اُرْسِلْتُمْ fiiline mütealliktir.
كَافِرُونَ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
اُرْسِلْتُمْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi رسل ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
كَافِرُونَ kelimesi, sülasi mücerredi كفر olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ اَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِاَهْدٰى مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ اٰبَٓاءَكُمْۜ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli mahzuftur. Takdiri, أ تفعلون ذلك (... bunu yapar mısınız?) şeklindedir.
Mekulü’l-kavlin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Hal olarak gelen اَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِاَهْدٰى مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ اٰبَٓاءَكُمْۜ cümlesi istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Hemze istifham, وَ hal ve لَوْ gayrı cazim şart harfidir.
Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen takrir, taaccüp ve tevbih amacı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
Şart cümlesi olan لَوْ جِئْتُكُمْ بِاَهْدٰى مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ اٰبَٓاءَكُمْۜ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mecrur mahaldeki مَا müşterek ism-i mevsûlu, başındaki مِنْ harf-i ceriyle birlikte بِاَهْدٰى ‘ye mütealliktir. Sılası olan وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ اٰبَٓاءَكُمْۜ , temekkün ve istikrar ifade eden müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur عَلَيْهِ , ihtimam için, mef’ûl olan اٰبَٓاءَكُمْۜ ‘e takdim edilmiştir.
Şartın cevabı öncesinin delaletiyle hazf edilmiştir. Bu, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Kur’an’da çoğu yerde bu ayette olduğu gibi şartın cevabı mahzuftur, öncesinin delaletinden mana anlaşılır.
Ayette cevap farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mübalağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
Ayeti kerimede fiiller mazi sıygada gelmiştir.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s.107)
Hemzeden sonra gelen وَ harfi mahzuf bir söze delalet eder. Bu mahzuf aynı zamanda hemzeye de dahildir. Bu hazf zikirden daha fasihtir, daha çok şey söyler ve açıkça zikredilmesinden daha tamamlayıcı bir mana taşır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.124)
قَالُٓوا اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ
Cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالُٓوا fiilinin mekulü’l-kavli olan اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ cümlesi, اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَٓا , başındaki harf-i cerle birlikte كَافِرُونَ ’ye mütealliktir. Sılası olan اُرْسِلْتُمْ بِه۪ , mazi fiil sıygasında gelerek sübuta, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ , konudaki önemine binaen amili olan كَافِرُونَ ’ye takdim edilmiştir.
Cümlenin müsnedi كَافِرُونَ , ism-i fail vezninde gelerek durumun devam ve sübutuna işaret etmiştir.
İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lamı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa, bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Fail’in İfade Göstergesi (Manaya Delâleti), Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi)
اُرْسِلْتُمْ fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Suret-i İbrahim, s. 127)
جِئْتُكُمْ - اِنَّا kelimelerinde müfred-cemi arasında güzel bir iltifat sanatı vardır.
Bazı müfessirler بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ sözünde tehekküm (alay) olduğunu söylemişlerdir. Zira onların resul olarak gönderildiğini kabul etmediklerini ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.126)
اَهْدٰى - كَافِرُونَ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır. جِئْتُكُمْ - اُرْسِلْتُمْ kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.