Zuhruf Sûresi 26. Ayet

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ  ...

Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذْ bir zaman
2 قَالَ demişti ki ق و ل
3 إِبْرَاهِيمُ İbrahim
4 لِأَبِيهِ babasına ا ب و
5 وَقَوْمِهِ ve kavmine ق و م
6 إِنَّنِي şüphesiz ben
7 بَرَاءٌ uzağım ب ر ا
8 مِمَّا şeylerden
9 تَعْبُدُونَ sizin taptığınız ع ب د
 

Peygamberi inkâr etmek, onun tebliğini engellemeye çalışmak yalnızca son peygamberin mâruz kaldığı bir tepki değildir; hak dinden uzaklaşmış, şirki bir kültür mirası olarak içselleştirmiş bütün topluluklar peygamberlerine karşı bu tepkiyi göstermişlerdir. Bunun tipik bir örneği de tevhidin bayrak isimlerinden olan Hz. İbrâhim’in inkârcı kavmidir.

28. âyeti, Allah’ı özne yaparak “Allah tevhid ilkesini İbrâhim’in soyundan gelenler içinde devam ettirdi” şeklinde anlayanlar da olmuştur. Hz. İbrâhim’in nesline vasiyetinden söz eden âyet bizim meâldeki tercihimizi teyit etmektedir (Bakara 2/132).

 

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ

 

 

وَ  istînâfiyyedir. 

İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

Zaman zarfı  اِذْ, takdiri أذكر  olan mahzuf fiilin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.

إِذْ : Yalnız cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.

a. إِذْ  mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.

b. إِذْ ‘den sonra muzari fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.

c. بَيْنَا  ve  بَيْنَمَا ‘dan sonra gelirse müfacee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.

d. Sükûn üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

قَالَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  اِبْرٰه۪يمُ  fail olup lafzen merfûdur.  لِاَب۪يهِ  car mecruru  قَالَ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

قَوْمِه۪ٓ  car mecruru atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.

Mekulü’l-kavli  اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ ‘dür. قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. Sonundaki  نِ  vikayedir.  ي  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. بَرَٓاءٌ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur. 

مَّا  müşterek ism-i mevsûl  مِنْ  harf-i ceriyle  بَرَٓاءٌ ‘e mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  تَعْبُدُونَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. Aid zamiri mahzuftur. 

تَعْبُدُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ

 

وَ , istînâfiyyedir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Zaman zarfı  اِذْ ’in takdiri  اذكر olan müteallakı mahzuftur.

Müspet mazi fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelam olan  قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ  cümlesi  اِذْ ’in muzâfun ileyhidir.

قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ  [İbrahim, babasına dedi] ifadesinden sonra  وَقَوْمِه۪ٓ  kelimesinin zikri umumun hususa atfı babında ıtnâb sanatıdır. Söylenenin, babasına ve kavmine şeklinde ayrıntılı olması, taksim sanatıdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَ  cümlesi,  اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkâri kelamdır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

Mahallen mansub olan mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi,  بَرَٓاءٌ  ise  اِنَّ ’nin haberidir.  بَرَٓاءٌ  kelimesi,  برأ  fiilinin masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Masdarlar her türlü cinse şamildir.

برئ  masdardır, sıfat manasınadır. Bunun içindir ki, tekili, çoğulu, müzekker ve müennesi birdir.  بَرِئٌ  ve  بَرَاءٌ  de okunmuştur, tıpkı  كَرٍيمٌ  ve  كَرَامٌ  gibi. (Beyzâvî)

Mecrur mahaldeki  مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  مِنْ  harfiyle birlikte  بَرَٓاءٌ ‘e mütealliktir. Sılası olan  تَعْبُدُونَ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  

Hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eden muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَ  [Ben, sizin tapmakta olduklarınızdan uzağım] cümlesi İbrahim'in (as) babası ve kavminin yaptıklarından ne kadar uzak olduğu konusundaki inancının kuvvetine delâlet eder. Babası ve kavmi, babalarını taparken buldukları şeye tapıyorlardı ya da babalarını bu halde bulmuşlardı ve bu, silsile halinde miras aldıkları bir şeydi. Bu taklit adetini delen babanız İbrahim (as) olmuştur. İbrahim'in (as) itikadının kuvvetine delalet eden şeyler, tekidler, isim cümlesi ve haberin masdar şeklinde olmasıdır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.131)