Zuhruf Sûresi 38. Ayet

حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَر۪ينُ  ...

Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına, “Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!” der.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 حَتَّىٰ nihayet
2 إِذَا zaman
3 جَاءَنَا bize geldiği ج ي ا
4 قَالَ der ki ق و ل
5 يَا لَيْتَ keşke olsaydı
6 بَيْنِي benimle ب ي ن
7 وَبَيْنَكَ senin aranda ب ي ن
8 بُعْدَ kadar uzaklık ب ع د
9 الْمَشْرِقَيْنِ iki doğu ش ر ق
10 فَبِئْسَ meğer ne kötü ب ا س
11 الْقَرِينُ arkadaş(mışsın) ق ر ن
 

İnsanın iç dünyasında daima bir ikilik, çelişkili eğilim ve çekim vardır. Bunların iyi olan, yani Allah rızasına çeken kısmı, insan fıtratına yüklenmiş bulunan din duygusundan, ezelî sözleşmeden, ilâhî ruhtan ve melekten gelir. İnsan gördüğü eğitimin de yardımıyla iradesini kullanarak kendini bu çekime bıraktığı (İslâm’ın anlamı da budur), resulün mesajını rehber edindiği sürece nefsin ilâhî ruha dönük yönü gelişir, bunun rengi bütünü kaplar. Kötüye, aşağı varlık tabakalarına çeken güce teslim olduğu, ilâhî mesaja kulaklarını tıkadığı sürece de artık onun danışmanı kendine mahsus şeytandır. Şeytanın işi, meleğinkinin tersine insanı Allah’tan uzaklaştırmak, beşerî arzuların tutsağı haline getirmektir. Böyle bir ömür geçirip ölen insan rabbinin huzuruna çıkarıldığında yaptıklarının ve seçiminin ne kadar yanlış olduğunu anlayacak, fakat iş işten geçmiş olacaktır.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 776
 

حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَر۪ينُ

 

حَتّٰٓى  ibtida harfidir.  حَتّٰٓى  edatı üç şekilde kullanılabilir: Harf-i cer olarak, başlangıç edatı olarak ve atıf edatı olarak. 

Burada ibtida (başlangıç) edatı olarak kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا ‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

جَٓاءَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. جَٓاءَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

فَ  karînesi olmadan gelen  قَالَ يَا لَيْتَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَ  cümlesi şartın cevabıdır.   

قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Mekulü’l-kavli  يَا لَيْتَ بَيْن۪ي  ‘ dir. قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

يَا  tenbih harfidir. Temenni ifade eden  لَيْتَ  harfi  اِنَّ  gibi isim cümlesine dahil olur, ismini nasb haberini ref yapar.  

بَيْن۪ي  mekân zarfı  لَيْتَ ’nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. Mütekellim zamiri  ى muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. بَيْنَكَ  atıf harfi و ‘la makabline matuftur.

بُعْدَ  kelimesi  لَيْتَ ’nin muahhar ismi olup fetha ile mansubdur. الْمَشْرِقَيْنِ  muzâfun ileyh olup cer alameti ى ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن كنت اتّخذتك قرينا فبئس القرين أنت (Eğer seni arkadaş edindi isem, sen ne kötü arkadaşsın) şeklindedir. 

بِئْسَ  camid fiil olup zem fiillerindendir.  الْقَر۪ينُ  fail olup lafzen merfûdur. Mahsusu mahzuftur. Takdiri;  انت  şeklindedir.

بِئْسَ  zem fiili bir şahsı veya nesneyi yermek maksadıyla kurulan cümlelerde olur. Cümleye kattığı genel anlam hayret ve mübalağa ifadesidir. Zem fiili ile kurulan cümlelerde fail; marife veya gizli zamir olur, ondan sonra da mahsus gelir. Fail zamir ise temyizle yahut  مَا  ile belirtilir. Bu fiilin failinin geliş şekilleri şunlardır: 

1. Failinin  ال ’lı gelmesi  2. Failinin  ال ’lı isme muzâf olarak gelmesi  3. Bu fiillerin  مَا  harfine bitişik olarak gelmesi  4. Failinin ism-i mevsûl olarak gelmesi (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ

 

Cümle istinafiye olarak fasılla gelmiştir.  حَتّٰٓى  ibtida harfi,  اِذَا  şart manalı zaman zarfıdır. 

حَتّٰٓى’ da tebe-i istiare vardır. (Âşûr) 

اِذَا ’nın muzâfun ileyhi konumunda ve şart cümlesi olan  جَٓاءَنَا , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  قَالَ يَا لَيْتَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ  cümlesi şartın cevabıdır. 

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  يَا لَيْتَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ  nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.  يَا  harfi tenbihdir. Nidanın cevabı  لَيْتَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, temenni üslubunda talebî inşâî isnaddır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  بَيْن۪ي وَبَيْنَكَ , nakıs fiil  لَيْتَ ’nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir.  بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ , muahhar ismidir.

Nida üslubunda gelmiş olmasına rağmen temenni manası taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Ayet-i kerîme’de geçen  يَا  tenbih içindir. (Celâleyn Tefsiri)

Temenni: Husûlü arzu edilmekle ve sevilmekle birlikte imkânsız ya da ihtimali çok zayıf bir şeyin olmasını istemektir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

الْمَشْرِقَيْنِ  kelimesinde tağlîb sanatı vardır. İki doğu manasındaki  الْمَشْرِقَيْنِ  kelimesi, batıyı da kapsar. ‘’Peki, iki doğunun uzaklığı ne demektir?” dersen şöyle derim: O ikisinin birbirinden uzaklığı demektir. Aslında ifade “doğunun batıdan, batının doğudan uzaklığı” şeklinde idi; ancak tağlîb yoluyla iki ayrı noktayı ikil sıyga ile birleştirince “uzaklık” kelimesini her ikisiyle tamlama içine soktu. (Keşşâf)

Ferrâ da şöyle demiştir: O bununla doğu ve batıyı kastetmiş, ikisinden birisinin ismini kullanmıştır. Nitekim güneş ile aya  القمران (iki ay)", Ebû Bekir ve Ömer'e العمران , Küfe ile Basra'ya: البصرتان , öğlen ve ikindiye العصران denilmesi gibi. (Kurtubî, Âşûr) Yani tağlîb sanatı vardır.

Önceki ayetteki   هُمْ  zamirinden sonra  جَٓاءَنَا ‘da müfred zamire iltifat vardır.

بَيْنَ ‘nin tekrarında cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

لَيْتَ  temenni ifade eder, ancak istenen şey, imkânsızdır. Yani bu harf, imkansız ve imkansız hükmünde olan bir şeyi istemek için kullanılır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.184)


فَبِئْسَ الْقَر۪ينُ

 

فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olan rabıta harfidir. Şartın cevabı olan cümle gayrı talebî inşâî isnaddır. Zem anlamı taşıyan camid fiil  بِئْس ’nin mahsusu, mahzuftur. Bu hazif îcâz-ı hazif sanatıdır. Takdiri  انت ’dir. Zem fiili mahsusuyla birlikte tekid ifade eder.

Takdiri  إن كنت اتّخذتك قرينا  (Seni arkadaş edinsem) olan şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.  

Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden oluşan terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karineye dayanarak terk edilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi Îcâz Bah.)

Burada maksat, insanları kötü arkadaştan sakındırıp korunmaya yönlendirmek ve şeytanları zemmetmektir. (Âşûr)