Zuhruf Sûresi 68. Ayet

يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَٓا اَنْتُمْ تَحْزَنُونَۚ  ...

(Allah, şöyle der:) “Ey âyetlerimize iman eden ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de.”  (68 - 69. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَا عِبَادِ kullarım ع ب د
2 لَا yoktur
3 خَوْفٌ korku خ و ف
4 عَلَيْكُمُ size
5 الْيَوْمَ bugün ي و م
6 وَلَا ve ne de
7 أَنْتُمْ siz
8 تَحْزَنُونَ üzülmeyeceksiniz ح ز ن
 

İslâm bütün insanlığa hitap eden bir din olmakla beraber onun ilk muhatapları, sudan, yeşillikten, gölge ve serinlikten, çeşitli yiyecek ve giyeceklerden oldukça mahrum bulunan Araplar’dır. Bu sebeple Allah Teâlâ onların ve bütün insanlığın iyiliğine olan bu dinin benimsenmesi, emirlerinin istekle, hatta heyecanla yerine getirilmesi için Araplar’ın mahrum bulundukları, hasretini çektikleri nimetleri zikrederek, bunların cennetliklere bolca sunulacağını hatırlatarak teşvik yöntemini kullanmıştır (Râzî, XXVII, 225). Hz. Peygamber de, ata ve deveye düşkün olanların, “Cennette at var mı, deve var mı?” şeklindeki sorularına, 71. âyete dayanarak “evet” cevabını vermiştir (Tirmizî, “Cennet”, 11). Ancak bütün bu nimetlerin, dünyadakilerin aynı olmadığı, isim ve nitelik benzerlikleri bulunmakla beraber âhiret hayatının ve orada olanların mahiyet bakımından dünyadakilerden farklı bulunduğu, ilgili âyet ve hadislerin ortaya koyduğu bir gerçektir.

“Gözlerin zevk aldığı şey” cennetin göze hitap eden nimetleri olabilir. Ancak bazı tefsirciler bunu, “Allah’ın cemalini seyretmek” şeklinde yorumlamışlardır, biz de bu yorumu tercih ediyoruz; çünkü diğer nimetler yeterince sıralanmış ve açıklanmıştır, cennetin en büyük iki nimeti “cemal seyri” ile Allah’ın cennetlik kullarından razı olduğunu ilân ettiği “rıdvân” aşamasıdır. Bu mânevî nimetlerin ihmal edilmiş, sükût geçilmiş olması teşvik amacı ile bağdaşmayacağı için “gözlerin zevk aldığı, başka bir deyişle bakmaya doyamadığı şey”i bu yönde anlamak daha uygundur.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 785
 

يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَٓا اَنْتُمْ تَحْزَنُونَۚ

 

يَٓا  nida harfidir. عِبَادِ  münada olup, mukadder fetha ile mansubdur. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim  يَ ’sı mahzuftur.

Nidanın cevabı  لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ ‘dir.

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya ‘ey, hey’ anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. 

Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. 

Mebni münada merfu üzere mebni, mahallen mansub olur. 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harf-i tarifli isim. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

خَوْفٌ  mübteda olup lafzen merfûdur.  عَلَيْكُمُ  car mecruru mahzuf habere mütealliktir. الْيَوْمَ  zaman zarfı, mahzuf habere mütealliktir. 

وَ  atıf harfidir. لَا  zaid harftir. لَا  nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir. 

Munfasıl zamir  اَنْتُمْ  mübteda olup lafzen merfûdur.  تَحْزَنُونَۚ  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.

تَحْزَنُونَۚ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Ayette mütekellim Allah Teâlâdır. Nida üslubunda talebi inşâî isnaddır.

يَا  nida,  عِبَادِ  münadadır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri mahzuftur. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Bu hazif mütekellimin münadaya muhabbetinin işarettir.

Veciz ifade kastına matuf  عِبَادِ  izafetinde, Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan  عِبَادِ , tazim ve şeref kazanmıştır. 

Nidanın cevabı olan  لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ  cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Mübteda olan  لَا خَوْفٌ ’un haberi mahzuftur.  عَلَيْكُمُ bu mahzuf habere mütealliktir. 

Müsnedün ileyhin tenkiri taklîl ifade etmektedir. Ayrıca nefy siyakında nekrenin umum ifade etmesi dolayısıyla ‘onlar herhangi bir korku türünü hiç bir şekilde hissetmeyeceklerdir’ anlamına gelir.  

الْيَوْمَ  kıyametten kinayedir. Kelimedeki elif lam takısı ahd içindir.

الْيَوْمَ  zaman zarfı olup mahzuf habere mütealliktir.  


وَلَٓا اَنْتُمْ تَحْزَنُونَۚ

 

Cümle atıf harfi وَ ‘la لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Faide-i haber inkârî kelamdır. Haber muzari fiil gelerek teceddüt ve istimrar ifadesiyle birlikte hükmü takviye etmiş, müsnedün ileyhin nefy harfinden sonra gelmesi de tahsis ifade etmiştir. Böylece Allah Teâlâ, onların mahzun olmayacaklarını çok kesin bir şekilde bildirmiştir. (Âşûr)

Nefy harfi  لَٓا ’nın tekrarı olumsuzluğu tekid etmek içindir. 

خَوْفٌ - تَحْزَنُونَۚ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Bu cümle, Kur’an-ı Kerim’in birçok suresinde ufak farklılıklarla veya aynen tekrarlanmıştır. Tekrarlanan cümleler arasında tekrir, ıtnâb ve reddü'l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. Böyle tekrarlar kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.

Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkaf/28, C. 7, S. 314)

Şayet; ‘’Korku ile hüzün arasında ne fark vardır?’’ dersen, şöyle derim: Korku, vukuu beklenen bir bela ve musibetten dolayı insana arız olan bir gam ve kederdir. Üzüntü ise fiilen vaki olup gerçekleşen ve yaşanan bir olaydan dolayı insana arız olan şeydir. (Keşşâf ve Min Belâgati’l Kur’ân-ı Kerim, Fî Sûreteyi’l Fâtiha ve’l Bakara, 1631 sual ve cevap, Ruveynî)