وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ
Bazı sûrelerin başında bulunan bu tür harflere “hurûf-ı mukattaa” denir (bilgi için bk. Bakara 2/1). Üzerine yemin edilen şey değerli, önemli ve bazan kutsaldır. Burada yemin eden Allah, üzerine yemin edilen de Kur’an’dır; maksat bu kitabın ne kadar önemli ve değerli olduğunu bildirmektir.
Mübarek “uğurlu, hayırlı, bereketli, değerli” demektir. Allah’ın, yarattığı mekânlar ve zamanlardan bir kısmına, bazı önemli işlerin ve ibadetlerin yapılacağı yer ve zaman olma özelliği vermesi, o yerde ve zamanda bulunan, üzerine düşeni yapan kullarına bu yüzden sevaplar, ödüller verip çeşitli lutuflarda bulunması normaldir, bunlarda yadırganacak bir taraf yoktur. Ülkemizde kandil geceleri diye bilinen geceler, ramazan günleri ve geceleri, arefe günü, Mekke’deki Mescid-i Haram, Medine’deki Mescid-i Nebevî, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ, Kâbe’nin üzerinde bulunduğu toprak parçası bu zaman ve mekânların başlıca örnekleridir. Diğer kutsal kitapların da içinde indiğine dair rivayetler bulunan (Kurtubî, XVI, 124) ramazan ayında (bk. Bakara 2/185; Kadir 97/1), bazı rivayetlere göre bu ayın son on günü içinde (Kurtubî, XVI, 124) Kur’an nâzil olmaya başlamıştır. “Onu indirdik” sözünden “tamamını indirdik” mânası anlaşılabileceği gibi “indirmeye başladık” mânası da çıkar. Kur’an’ın yaklaşık yirmi üç yıl içinde parça parça geldiği tarihî bir gerçek olduğuna göre ikinci mânayı tercih etmek gerekecektir. Kur’an’ın tamamının bir Kadir gecesinde, Allah katından (levh-i mahfûzdan), Cebrâil’in de içinde bulunduğu melekût âlemine indirildiği, sonra Hz. Peygamber’e yirmi üç yılda parça parça gönderildiği şeklinde bir açıklama varsa da bunun, vahye dayalı sağlam bir dayanağı yoktur. Kur’an’ın indirildiği, bütün hikmetli işlerin icra için görevlilere tebliğ edildiği gecenin, şâban ayı ortasına rastlayan ve sonraları Berat gecesi diye anılan gece olduğuna dair rivayetler de sağlam değildir (Kurtubî, XVI, 125).
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ
وَ , harf-i cer olup kasem harfidir. وَالْكِتَابِ car mecruru mahzuf fiile mütealliktir. Takdiri, أقسم (yemin ederim) şeklindedir. الْمُب۪ينِ kelimesi كِتَابِ ‘nin sıfatı olup kesra ile mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الْمُب۪ينِ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ
Ayet, ibtidaiyyedir.
وَ , kasem harfidir. Ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur وَالْكِتَابِ , takdiri اقسم (Yemin ederim) olan mahzuf fiile mütealliktir.
الْكِتَابِ için sıfat olan الْمُب۪ينِ , mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır. الْكِتَابِ , Kur’an’dan kinayedir.
الْمُب۪ينِ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
وَالْكِتَابِ ifadesinin başındaki وَ ; eğer حٰمٓۜ harflerinin yahut hazf edilmiş bir mübtedanın haberi olarak merfû konumda surenin ismi kabul edersen, yemin harfi olur; حٰمٓۜ ’i kendisiyle yemin edilen şey kabul edersen atıf harfi olur. اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ (Biz onu indirdik’) ifadesi yeminin cevabıdır. Apaçık kitap Kur’an’dır. (Keşşâf)
الْكِتَابِ ‘deki marifelik ahd içindir. Kitaptan kastedilen Kur’andır. (Âşûr)
Ayette geçen الْكِتَابِ kelimesinden önce yer alan وَ harfi eğer ilk ayette geçen حٰمٓ ayetini, mukattaâ harfler veya surenin ismi olarak kabul eder ve mahzuf olan mübtedanın haberi olarak merfû bir şekilde değerlendirirsen, bu harfi, o takdirde yemin manasınadır. Eğer حٰمٓ harflerini, kendisiyle yemin edilen harfler olarak değerlendirirsen, o takdirde de وَ harfi atıf edatı olur. Yeminin cevabı da bu takdirde, bundan sonra gelen, اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ [Biz onu mübarek bir gecede indirdik.] ibaresi olur. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl Ve Hakâîku’t Te’vîl)
الْمُب۪ينِ , beyanı güzel, ifadesi parlak, apaçık kitap bir bakıma levh-i mahfuz olabilirse de Kur'an olması zamir itibarıyla daha açık, daha uygundur. (Elmalılı)