اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ
Kur’an burada, tarihe bir atıf yaptıktan sonra Hz. Peygamber’in inkârcı muhataplarına yöneliyor, dünya hayatını kötü etkileme bakımından en önemli inkâr konusu olan “öldükten sonra yeniden dirilme” inancını ele alıyor, bu inancın ispatı için iki önemli delil kullanıyor: 1. Yine tarihten, kendilerine Tübba‘ denilen Yemen’in güçlü hükümdarlarından ve bunlara tâbi olan halktan söz ederek onca güçlerine, şevket ve şanlarına rağmen nasıl bunlar helâk olup gittilerse Arap müşriklerinin de öyle helâk olacakları, bu dünyada ebedî kalamayacakları; 2. Yere, göklere ve bunların arasında/içinde bulunanlara bakıldığında bunların bir yaratıcısının bulunmasının zaruri olduğu sonucuna varılacağı, bu yaratıcının hayatı, yalnızca geçici dünya hayatından ibaret kılmış olmasının anlamsız olacağı, bu takdirde birçok olay ve olgunun yerine oturmayacağı, düşünüldüğünde birçok şeyin bambaşka bir âleme ve hayata bırakılmış olduğunun anlaşılacağı.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 778-779
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ
Cümle önceki ayetteki يَقُولُونَ ‘nin mekulü’l-kavlidir. يَقُولُونَ ‘nin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اِنْ nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. Munfasıl zamir هِيَ mübteda olarak mahallen merfûdur.
اِلَّا hasr edatıdır. مَوْتَتُنَا haber olup lafzen merfûdur. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. الْاُو۫لٰى kelimesi مَوْتَتُنَا ‘nin sıfatı olup ى üzere mukadder damme ile merfûdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وً atıf harfidir. مَا nefy harfi olup لَيْسَ gibi amel eder. İsmini ref haberini nasb eder. نَحْنُ munfasıl zamir مَا ‘nın ismi olarak mahallen merfûdur. بِ harf-i ceri zaiddir. بِمُنْشَر۪ينَ lafzen mecrur, مَا ‘nın haberi olarak mahallen mansubdur. Cer alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
مُنْشَر۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى
Ayet önceki ayetteki يَقُولُونَ ‘nin mekulü’l-kavlidir. Mübteda ve haberden müteşekkil cümle faide-i haber inkârî kelamdır.
Nefy harfi اِنْ ve istisna edatı اِلَّٓا ile oluşan kasr cümleyi tekid etmiştir. Mübteda ve haber arasında, kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. هِيَ maksûr/mevsûf, haber olan مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى maksûrun aleyh/sıfattır.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
الْاُو۫لٰى haber olan مَوْتَتُنَا için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Bu sözle ölümden sonraki hayatı nefyetmişlerdir ve bu cümle zımnî olarak ahireti inkar demektir. Yani, “yokluktan sonraki hayat olan şu hayatımızdan başka, ölümü takip eden bir hayat yoktur” demektir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 5, s.122)
Onlar diyorlar ki; akıbet ve işin sonu, bu dünya hayatına son veren ölümden ibarettir.
Diğer bir görüşe göre ise, o müşriklere: "Siz öldükten sonra, ölümden önce yaşadığınız hayat gibi bir hayatınız olacak" denilince, onlar da: "Kendisinden sonra hayat olan ölüm (vücud bulmadan önceki yokluk), ilk ölümden ibarettir" dediler.
Bir diğer görüşe göre ise, mana şöyledir: Ölüm, bu ölümden ibarettir; yoksa sizin iddia ettiğiniz gibi, kabir hayatından sonraki ölüm değildir.
Eğer kıyametin kopması ve ölülerin tekrar diriltilmesi iddianızda doğru söylüyorsanız, haydi atalarımızı getirin ki, bunun gerçek olduğu anlaşılsın.
Diğer bir görüşe göre ise Kureyş müşrikleri, Peygamberimizden, kendisine danışmaları için büyük ataları Kusayy b. Kilâb'ın dirilmesi için dua etmesini istiyorlardı. Zira Kusayy, Kureyş'in en büyük atası kabul ediliyordu ve zor ve önemli işler karşısında onun ruhaniyetine başvuruyorlardı. (Ebüssuûd, Âşûr)
وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ
Ayetin makabline matuf son cümlesi olan وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ , menfi isim cümlesi formundadır. مَا nefy harfi ليس gibi amel etmiştir.
مَا ‘nın haberi بِمُنْشَر۪ينَ ’ye dahil olan بِ , tekid ifade eden zaid harftir. Cümle faide-i haber inkârî kelamdır.
مَوْتَتُنَا - مُنْشَر۪ينَ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
‘’Biz yeniden diriltilip kaldırılacak değiliz’’ sözü, önceki cümlenin delaletinin lâzımını tekid eder. Çünkü ilk hayatın takip ettiği ölümün ruh üfürülmeden önceki ilk ölüme kasredilmesi, ikinci ölümden sonra hayatın olmadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 5, s.123)