اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ
Dünyanın fâni, insanların ölümlü oldukları açıklanınca yeniden dirilişi takip edecek zaman içinde nelerin olacağı, insanların dünyada yapıp ettiklerine göre ebedî hayatta nelerle karşılaşacakları, kötüleri bekleyen cehennemin nasıl bir yer olduğu, oraya girenlerin çekecekleri ceza; iyiler için hazırlanmış olan cennetin tasviri, buraya girme bahtiyarlığına erecek olanların nâil olacakları çeşitli nimetler, insanların dünyadaki idrakleri, hayalleri, arzuları ve korkularından yola çıkılarak, bu kavramlarla anlatılmaktadır.
“Yargı günü”nden maksat kıyameti takip edecek olan sorgulama ve yargılamanın yapılacağı zamandır. Bu muhâkeme sonunda iyiler ve kötüler, suçlular ve mâsumlar, zalimler ve mazlumlar, cennetlikler ve cehennemlikler birbirinden ayrılacak, herkes dünyada yaptıklarının karşılığını elde edecektir.
43. âyetteki “zakkum ağacı” cehennemde bulunan ve azap için kullanılan bir ağaçtır (bk. Sâffât 37/62).
49. âyette geçen “Sen güçlü ve değerlisin” sözü, dünyada güçlerine güvenen, kendilerini değerli ve önemli bilen, böyle kabul ettiren, bu sayede kendilerine kimsenin dokunamayacağını zanneden kimselerin âhiretteki âcizlik ve çaresizliklerini, alaycı bir üslûpla dile getirmektedir.
56. âyette “İlk ölümlerinden başka bir ölüm tatmayacaklar” buyuruluyor. Mü’min (Gāfir) sûresinde (40/11) ise iki kere öldürme ve iki kere diriltme olacağı ifade edilmişti. “İlk ölümleri” ifadesinden, her ikisi de gelip geçtiği ve “önceki” niteliğini aldığı için “dünyada ve berzahta vuku bulan iki ölüm” kastedilmiş olabilir. Bu ihtimali de geçerli görmekle beraber bize daha güçlü gelen ihtimal, dünya hayatının sonundaki ölümün kastedilmiş olmasıdır. Çünkü burada dünya ile âhiret, geçici ile ebedî, sonunda ölüm bulunan hayat ile bulunmayan hayat karşılaştırılmaktadır. Hangi ihtimal geçerli olursa olsun insanların defalarca ölüp dirileceklerini değil, dünya hayatı sonunda bir kere öleceklerini ifade eden âyet, reenkarnasyon inancını da reddetmiş olmaktadır (bk. Bakara 2/28).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 799-800اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. شَجَرَتَ kelimesi اِنَّ ‘nin ismi olup lafzen mansubdur. الزَّقُّومِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ
Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede müsnedün ileyh olan اِنَّ ‘nin ismi olan شَجَرَتَ kelimesi izafetle marife olmuştur. Bu izafet, faydayı çoğaltmak ve az sözle çok anlam ifade etmek amacına matuftur. اِنَّ ’nin haberi sonraki ayette gelmiştir.
İsim cümleleri zamandan bağımsız sübut ifade ederler. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
الزَّقُّومِ kelimesine, cahiliye şiirlerinde de rastlamadım. Bazı tefsir kitaplarında da onların bu ağacı tanımadıklarına işaret edilmiştir. Bununla beraber “zakkum ağacı” tabiri izafetle marife olarak gelmiştir. Yani, ağaç kelimesi marife bir kelimeye muzâf olmuştur, bu da bu ayet nazil olduğu vakit onların bu ağacı biliyor olduklarına işaret eder. Zira zakkum ağacı Kur’an-ı Kerîm'de 3 surede; Sâffât, Vâkıa ve Duhân Suresi'nde geçmiştir. Bunlardan Duhân Suresi nüzûl açısından sonuncu, Vâkıa ise ilkidir. Bu da buradaki izafetin sebebidir, daha önce adı geçtiği için artık marife haline gelmiştir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 5, s.149)